BÖLÜM 25

46 3 2
                                    

BÖLÜM 25

10 Gün Önce

Armina'dan

Onuru hastaneye kaldırdıkları gibi ameliyata aldılar , bıçak sapına kadar vücuda girdiği için omuriliğe saplanmış şans eseri tamamen kesmemiş ameliyatta omuriliği dikmişler bir süre komada kalacaklarını söylediklerinde içimden bir parça koptu.

''Uyanacak ama değil mi ? ''

''Onu bize zaman ve Onur beyin yaşamı için verdiği mücadele gösterecek her ne kadar doktor müdahalesi önemli olsa da biz komaya giren hastalar için haya tutunacak sebeplerde çok önemlidir çünkü bir sebepleri yoksa komadaki hayat hastalara daha cazip gelir''

''Biliyorum Beyefendi ben de doktorum herhalde , nerede kalıyor eşim ?''

''2525. Oda sekizinci kat''

''Sağ olun''

Asansöre bindim. Duvarda olan ve geçtiğimiz katları gösteren panele baktım her ihtimale karşı belimdeki ufak tabancayı ve cebimde bulunan önemli küçük anahtarı üzerimde bulundurmam tehlikeliydi. Çünkü her an ne olacağı belli değildi . Sol elimle kat sayılarının yazılı olduğu paneldeki kapıyı kapama tuşuna sürekli olarak basılı tuttum , bu kat geçerken kapının açılmasını engelleyecekti. Şansım vardı ki asansörde ne gizli bir kamera vardı ne de açıkta parmağımı düğmede basılı tutarken paneli sağ elimle zar zor açtım orada bulunan kablo boşluğuna belimdeki silahı ve cebimdeki anahtarı yerleştirip sağlam bir şekilde paneli kapattım. Hemen ardından yedinci kata geldiğimizde elimi asansörü kapama düğmesinden çektim , sekizinci kata ulaştığımızda asansörden indim. İki bin beş yüz yirmi beşinci odayı buldum. İçeri girdiğimde Onurumu o halde görmek beni bir kez daha yıkıp yerle bir ederken ne yapacağımı şaşırmış bir vaziyette ona baka kaldım ayaklarım benden bağımsız ona doğru yürüdü , ellerim ellerini bulduğunda gözlerim bulamamıştı gözlerimi o an kalbimdeki umut ışığı birden parlaklığını yitirmişti . Bir çok şeyi şuana kadar kendi başıma aşmıştım . Aldatılmıştım , sevmiştim birilerini hem de çok sevmiştim , sevdiğimi de kaybetmiştim evet ve onun ölümü bizzat benim yüzümdendi tüm gerçeği ona açıkladım diye ölmüştü her neyse. Ama böylesine bir acıyı ilk defa yaşıyormuşçasına acıyordu kalbim , sanki hiç atmıyordu . Okşadım elini öptüm anlını sakallarını belli ki kesmeye vakit bulamamıştı normalinden fazla uzundu bu kez. Elimle sakallarını kaşıdım , hiçbir tepki vermedi . Saçlarını okşadım yine hiçbir tepki yoktu. Oturdum uzun koltuğa onu izlemeye başladım şimdi de. İlk defa sadece ben vardım yanımda ne düşüncelerim ne de çıkmazlar , sadece ben ve gördüklerim. O zaman itiraf ettim kendime onunla ilgili kalbimin söylediklerini . Yapılıydı besbelli düzenli olarak spor yapıyordu , çoğu kez ciddi olan çehresi derin bir uykudayken bile ciddiydi , sürekli düzenli olan saçları bu sefer dap dağınık bakımsızdı . İlk defa bu halini görüyor gibiydim . Elleri benim ellerimin misli katı daha büyüktü ve hor kullanılmaktan sertti . Dün geceden kalan biraz içki kokusu , biraz hastane kokusu ve ameliyat hanenin soğuk ve acımasızlığı çökmüştü üstüne ve o gece kokusunu tesirli bir şekilde zan altına alıp yok ediyordu ufak ufak. Ama şimdi uyansa ve güçlükle doğrulsa adım kadar emindim ki gece kokusu tekrar bulurdu tenini. Kıvrıldım oturduğum yere ona bakarken kapandı gözlerim.

SABAH 5.30

Normalde bu kadar erken kalkmak adetimden değildir fakat bugün çok erken kalktım sonra hemşireler geldi Onuru kontrol ettiler sonra gittiler . Gelen kahvaltıya hiç dokunmadım saatlerce de gözümü yatakta yatan Onurdan ayırmadım. İki gün geçti artık eve gidip üzerimi değiştirmem ve sıcak bir duş alıp kendime gelmem gerekiyordu o yüzden kısa süreliğine Onurdan ayrıldım . Arabaya binip eve doğru yola koyuldum . Bir an olsun aklımdan çıkmıyor. Şuan komada rüya görüyor mu ? Kesin görüyordur . Ne görüyordur peki ? Beni görüyor mudur acaba ? Niye görsün ki ? Belki de çoktan hafızası yerine gelmiştir ? Sonra öyle bir düşünce kafama dank etti ki direksiyon hakimiyetimi kaybettim ve karşı şeride geçmemle üzerime doğru gelen arabanın ardı arkası kesilmeyen korna sesini duymam neredeyse bir oldu direksiyonu hemen kırıp olmam gereken şeride geçmeseydim büyük ihtimalle geberip gidecektim neyse ki ucu ucuna Azrail ile yüzleşmekten ucu ucuna kurtuldum. Birkaç kilometre sonra evime vardım arabadan inip etrafa şöyle bir göz gezdirdim bahçedeki yeşillikler solmuş ağaçlar eski canlılığını kaybedip soluklaşmışlardı . Ya da belki de ben onlara eskisi gibi bakamıyordum . Burası benim kendi paramla aldığım evim değildi babaannemin eviydi aslında uzun zaman önce ölünce tek torununa bırakmıştı evini. Yavaş yavaş çimenlerin ortasından açılan taş yoldan yürüyerek ahşap kapıya gittim. Anahtarı çantamdan çıkarttım kapının kilidine soktum bir kez çevirip açtım ve içeri girdim. Ev baya bir havasız kalmıştı anlaşılan bugün burada kalsam iyi olacak. Evi baştan aşağıya süzdüm sanki benim değilmiş de bir başkasının eviymiş gibi yabancı gözlerle süzdüm. Her yeri ahşap kaplıydı evimin hoş ve sade buluyordum bu görüntüyü. Küçük bir salon vardı hemen sol tarafımda küçüktü evet ama epey bir kullanışlıydı. Sağ tarafımda ise mutfak bulunuyordu aynı sadelik ve şıklık ile. Sonra tam kapının on metre önünde yukarıya uzanan kiraz ağacından yapılma bir merdiven bulunuyordu . Girişte yerini alan portmantoya çantamı astım ve ayakkabılarımı çıkartıp ayakkabılığa koydum. Yukarıya çıktım üst katta beş tane oyma meşeden kapı vardı karşımdaki kapı -yani merdivenin tam karşısındaki- misafir odasına açılıyordu onun yanındaki kapıysa banyoya onun yanındaki kapı lavaboya koridorun sonundaki kapıysa çalışma odasına açılıyordu benim odamsa çalışma odasının tam karşısındaki odaydı .Odama girdim ilk önce dolabımı açtım bej rengi bir tişört ve onun altı olan dizlerimin biraz üzerinde duran bir şort seçip iç çamaşırlarımla birlikte yatağa koydum ve havlumu alıp banyoya girdim havluyu astım , suyu ayarlayıp üzerimdekileri çıkartıp kirliye attım ve suyun altına girdim suyun altında birkaç dakika öylece durdum . Daha sonra üzerimi lifle köpükledim durulandım , saçlarımı da yıkayıp biraz daha suyun altında oyalandıktan sonra suyu kapattım havluma uzanıp aldım , giyindim ve duştan çıktım. Odama girdim havluyla kurulandım daha sonra çekmecemden saç kurutma makinemi alıp saçlarımı kuruladım makineyi yerine koyup üzerimi giyindim havluyu da kirliye attıktan sonra merdivenlerden indim. Koltuğa oturdum ki telefon çalmaya başladı çantamdaydı . Şimdi bu rahat koltuktan kalkıp onu oradan almak o kadar zor geliyordu ki bana oflayarak yerimden kalktım ve sallana sallana portmantoya gittim ve çantamı alıp içinden telefona ulaşmaya çalıştım. Arayan her kimse baya sabırlı ve inatçıydı belli ki. En sonunda telefonuma ulaşmayı başardım ve yanıtladım.

Savcı BeyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin