8: a part of me that i couldn't hide

554 53 15
                                    

a part of me that i couldn't hide,
i hope it won't separate us.

Gözyaşlarım nihayet kesildiğinde ara sokaklardan birindeydim. Rüzgar sanki beni parçalara ayırmak istercesine esiyordu, dalgaların sesi buraya bile geliyordu.

Bedenimi duvara yasladım ve başımı birkaç defa vurup ayılmaya çalıştım. Ancak olmuyordu işte. Mantığım bedenimi terk etmiş gibiydi. Elimdeki bira şişesinin başına ne geldiğini bilmiyordum. Jungkook'u orada bırakıp biraz yürümek, düşünmek istemiştim. Lalisa da barda tek başına oturuyordu. Endişelenmiş olmalıydı.

Fakat bunların hepsi asıl düşünmem gerekenleri zihnimden atmak için birer bahaneydi.

Şimdi ne yapacağım?

Seneler önce bana benim ailem olacağını söyleyen adam şimdi bir başkasına ilk aşkım diyordu. Fakat aptallık bendeydi. Gitmesine izin vermem gerekiyordu, onu daha fazla kalbime hapsedemezdim. Bir elim kotun üzerinden kasığımdaki o yara izine gitti.

Gitmesine izin ver.

Sarı saçlarımı cebimdeki tokayla at kuyruğu yaptım ve limana çıkmak için bir sokaktan diğerine girip durdum. Labirent gibiydi fakat limana ulaştığımda değmişti. Çoğu insan son yaşanan fırtınanın ardından tedbirliydi, liman sessizdi. Kıyıya vuran dalgaları izleyebilmek için kayalardan birine oturdum ve dizlerimi karnıma çektim. Kabul etmek istemesem de hep onu hayal etmiştim. Ve şimdi onun gitmesine izin verdiğimde, bir sebebim kalmayacaktı.

En başından beridir var mıydı ki?

Ablam mimarlık okumak istemişti hep. Okumuştum. Çok sevmişti, ilk aşkıydı Yoongi. Ben de çok sevmiş, ilk aşkım yapmıştım onu. Ablam çocukları severdi, bir gün bir tanesine sahip olma hayali kurardı. Ben sevmezdim çocukları ama şimdi karşımda duran o koca çocuğa öyle sıkı sarılmak istiyordum ki. Benim hayallerim yoktu. Benim bir sebebim de yoktu. Bir başkasının hayatını yaşaması gereken hayatı yaşıyor, vicdanımı susturmaya çalışıyordum. Ve tüm bu sahteliğin arasındaki tek gerçek, ona olan hislerimdi. Bu yüzden tutunuyordum ona böylesine. Bırakırsam boğulurum diye korkuyordum.

Büyü artık.

Kayanın üstünde dikkatli bir şekilde ayağa kalktım. Rüzgar öyle kuvvetli esiyordu ki dalgalara karışmam an meselesiydi. Arkamı dönüp beton zemine çıkacakken bir el belimi sardı ve beni hızla kendine çekti. Arkamdaydı. Yüzünü göremiyordum belki ama kim olduğunu biliyordum. Sırtıma değen göğüs kafesi çok hızlı bir şekilde kalkıp iniyordu.

"Ne yaptığını sanıyorsun?"

Sinirliydi.

Birkaç adımla geri çekildim ve kollarımı göğsümde birleştirdim. En azından sinirlenecek kadar kendindeydi. Alışmıştı belki de. Aldatılmaya alışılır mıydı ki?

"Titriyorsun Chaeyoung." Fermuarını aşağıya çekti ve çıkardığı sweati omuzlarıma bıraktı.

"Burada ne işin var senin?"

"Karanlık bir sokağa tek başına dalıp gittin. Başına bir şey gelebilirdi."

Omuzlarımı silkip eve yürümeye başladım. "Çok centilmensin, teşekkür ederim." Peşimden gelmediğini fark ettiğimde arkama dönüp ona baktım. Ağzı hafifçe aralanmıştı ve bana inanamazmış gibi bir ifade takınmıştı. Dudaklarımın yukarıya kıvrılmaması için kendimi tutmaya çalıştım. Şoku atlattığında iri adımlarla yanımda bitti.

"Sarhoş musun yoksa ateşin mi var? Sabah kahvaltıda yürek yediğini düşünmeye başlayacağım. Bu rüzgarda kayaya oturmuşsun birde. Geçen gün de dalgalar varken derinlere gitmişsin. Canını sokakta mı buldun sen ya?"

O homurdanmaya devam ederken içimde bir şeyler çiçek açıyordu sanki. Böyle yapmamalıydı. Birkaç saat öncesine kadar başka bir kadın için üzülürken şimdi bana gelmemeli, düşünüyormuş gibi davranmamalıydı. Ben saf bir kızdım. Kolay kanardım.

"Evet sokakta buldum Jungkook. Var mı başka sorun?" Rüzgarla sendelediğimde geldi ve bir elini belime koyup dengemi sağladı.

Diğer elini de belime yerleştirdi ve beni kendine çevirdi.

"Sen iyi misin Chaeyoung?"

Bunu söylerken sesinin endişeli çıkmasını isterdim ancak o sadece merak ediyordu işte. Hak vermiyor da değildim. Biz hiçbir şey değildik. Arkadaş, sevgili, aşık.

"Bazen iyiyim Jungkook."

Yolun devamında sesini çıkarmadı. Kalbim sesini daha fazla duyabilmek için haykırırken zihnim yardım çığlıkları atıyordu sanki. Tüm benliğimle ondan kurtulmak istiyordum, bir o kadar onu sarıp sarmalamak isterken. Evin önüne geldiğimizde zihnimi susturdum. Bir kez olsun sonrasını düşünmeyeyim istedim. Doğruyu yanlışı sildim.

Parmak uçlarımda yükseldim ve dudağının kenarına bir öpücük kondurdum. Gözleri şaşkınlıkla aralandı ancak beni itmedi, onun yerine elleri bedenlerimizi birbirine kavuştururken dudaklarını dudaklarıma bastırdı ve gülümsedi.

"İyi geceler."

first loveDonde viven las historias. Descúbrelo ahora