22: the kiss your lover brings

376 43 0
                                    

the kiss your lover brings,
not the one i gave.

Tenime işleyen soğuk muydu ellerimi titreten, karşımdaki adam mıydı benden gerçekleri bekleyen; bugün günlerden acı, bugün günlerden toprak üstümüze atılan.

Boş bir sokakta kaldırıma oturmuş sessizliği dinliyorduk ikimiz de. Bana zaman tanıyordu sakladıklarımı ona açmam için. Oysa bilmiyordu vaktimiz kısıtlıydı. Gidecektim ben çok az kalmıştı. Aşk bir hastalıktı. Kafanı karıştırır seni ilaçlara bağımlı yapardı. İlaç oydu. İlaç o. Zor olan bırakmasıydı. Bağımlılık öyle kolay terk etmezdi bedenini. Onsuz olamazmış gibi hissettirir, ölümü diletirdi. O benim yanıbaşımda oldukça da gidesim gelmezdi ki benim. Daha çok isterdim. Bir insan bir insanı ne kadar sevebilirse ben daha çoğunu dilerdim. Fakat zihnimin bir köşesi tekrara düşmüş bir ses kaydıydı sanki. Ölümün olacak o senin. Ölümün olacak. Ölümün. Öl. Ölme. Ablan. Sevgilin. O küçük kız çocuğu. O senin olacak. Sen öleceksin.

Hayır.

"Ablam lisedeydi, ben ortaokulda. Henüz seni ya da Yura'yı tanımıyordum. Ablamın hastalığını da." Bir elim boynumda asılı duran kolyeye gitti. Bugün takmıştım ona ait olanı. "Böbrek yetmezliğiydi ve acil nakil gerekliydi. Annemle babam birkaç teste girdi ama onunkiler uyumlu değildi. Benimkinin aksine."

Çenesi kasılırken kaşlarını çattı ve başını omzuna eğdi. Anlamaya çalışır gibiydi. "18 yaşını doldurmamıştın."

"Doldurmamıştım. Ama dünyanın her yerinde aynı işlemiyor kurallar. Aylar geçtikçe ablamın durumu kötüleşti, annem ilk çocuğunu kaybetme fikri yüzünden delirdi. Sonra bir gün eve geldi. Bir arkadaşı demiş bir ülkede yapıyorlarmış ameliyatı çocuklarla. Yasalmış. Apar topar gittik. Beklenenden de uyumluydu benimkisi. Çok korkmuştum."

Gözlerim ne kadar dolarsa dolsun yaşların düşmesine izin vermedim. Başımı göğe çevirip bir süre öylece bekledim. O ise bana bakmaya devam etti. Bir an olsun bile suskunluğumdan alıkoymadı, anlatmaya zorlamadı.

"Bana her şeyi anlatmıyorlardı ama aptal değildim. Ameliyata gireceğimi söylediklerinde istemedim. Kendimi bir otel odasına kitleyip saatlerce ağladım. Yabancı bir ülkede, yabancılarla birlikteydim. Ama beni en çok korkutan şey o yabancıların benim ailem oluşuydu."

Bu sefer durduramadım gözyaşlarını ve o da durdurmadı kendini. Beni çekip başımı boynuna yasladı, saçlarıma küçük öpücükler bıraktı. Boğazımdan bir hıçkırık kaçtı, boyun girintisine gömülü olduğumdan hiçliğe karıştı.

"Bir süre benimle konuşmadı annem, aklınca beni cezalandırdı. Sonra babam elimden tutup hastaneye ablamın yanına götürdü. Çok zayıflamıştı, bir sürü makine vardı ufak vücuduna bağlı. Babamla hiç konuşmamıştık bu konuyu ama beni ikna eden o olmuştu. Ameliyat iyi geçti. Ablamın durumunun iyi olduğundan emin olana kadar eve dönmedik. Ben de çok kötü değildim işte. Sadece yemek yiyemez olmuştum. Ne yesem kusuyordum." Sıcak avuç içini yanağımda hissettim. Bu sefer alnıma bir öpücük kondurdu.

"Birkaç doktora gittik, kan tahlili falan yapıldı ama her şey normaldi. Psikolojik olduğunu söylediler. Sonra bir gün ablamın okulda bayıldığını söylediler. O hastaneye yatırılırken ne kadar korktuğumu hatırlıyorum. Ameliyata girerken bile bu kadar çok korkmamıştım ben. Ölecek sandım ama henüz zamanı değilmiş aslında. Ablamın yoğun bakıma alındığı yetmezmiş gibi ben de fenalaştım. Serum taktılar bir odaya yatırdılar. Yalnızdım ve annemle babamın ablamın yanında olduğunu biliyordum. Onlara kızamadım."

Başımı kaldırıp gözlerinin içerisine baktığımda burukça gülümsedi. "Sonra koridora çıktın. Serum askını çekiştirerek bir yere gitmeye çalışıyordun ama o kadar halsizdin ki, elinden tutmak istedim. O kadar aptaldım ki bir anlığına tekerlekli sandalyede oturduğumu unutmuştum." Alnına fiske vurdum.

"İki ayağın da alçıdaydı ama tekerlekli sandalyenden kalkıp yanıma gelmeye çalışmıştın. O anın şokuyla seni nasıl itip geri oturttuğumu bilmiyorum."

Benden biraz geri çekildi ve vurduğum yeri ovuşturdu. "Kötü kadın. Yedinde neysen yirmi ikinde de osun, hiç mi değişmez bir insan?"

Oysa biliyorduk ikimizin de değiştiğini.

O gitmişti, ben kalmıştım.

Ve onda kalmanın bir bedeli vardı.

first loveWhere stories live. Discover now