12: rest your head into my chest

493 54 5
                                    

rest your head into my chest,
i'll tell you stories about the life we could have had.

14.

Bir savaştan çıkmış gibi darmadağınığım. Sanki ölümcül yaralar almışım. Ama devam etmem gerek. Çünkü diğer türlü ne yapacağım hakkında en ufak bir fikrim yok. Hala ölümden korkuyorum. Ablamın vücudunun beni kabul etmediğini söylüyorlar. Bir şeyler olmuş o ameliyat masasında. Gitmem demişti. Gitmiş. Sonra bir çocuk vardı yanımda, kendi annesinin ölümünü gözünü bile kırpmadan izlemiş. Canı yanıyordu onun da. Beraber yansın istedim, yanacaksa beraber yansın. Ama o da yalan söyledi bana. O da gitti.

15.

Eskilerden bahsetmek haram artık. Biliyorum suçlamıyorlar beni ama kendimi suçlamamı da engellemiyorlar ki. Benim yüzümden. Benim yüzümden. Benim yüzümden. Keşke bir işe yarasaydım, ablama bir böbreğimi verirken o ameliyat masasında ben kalsaydım. Belki onunla olurdum şimdi. Yine sarılırdı bana, bir ailem olurdu benim.

18.

Onu yeniden gördüğümde kalbim nasıl da çarpmıştı. Dört sene sonra yaşadığımı hissetmiştim sanki. Çok büyümüştü, benden uzak büyümüştü ama o kadar güzel büyümüştü ki. Onu ilk tanıdığımda devam etmek istemiyorum demişti. Ama devam etmişti. Beni hatırlamadığında o kadar yanmıştı ki canım, diri diri yakıyorlar sanmıştım. Çok ağlamıştım. Benim onun yanında olamadığım zamanlarda bir başkasının kollarında huzur bulduğunu öğrendiğimi çok ağlamıştım. Ama en çok, yaşadıklarını kaldıramayan zihninin o günleri unutmayı seçtiğini öğrendiğimde ağlamıştım. Bencildim. O, annesinin gözlerinin önünde ölüşünü hatırlamak istememişti. Ben, acılarımız bir olsun istemiştim. Anlatacaktım her şeyi yemin ederim. Ama kıyamadım işte. Ona kıyamadım.

22.

Keşke bitseydi.

"Kahve yapıyorum kendime ister misin?"

"Süt koyma sakın." Salondan bana sesini duyurabilmek için adeta kükreyen Yoongi'ye güldüm ve kahvesine birazcık süt ekledim. Zift gibi kahve içmekten kanı siyaha dönecekti artık. Birimizin dur demesi gerekiyordu bu duruma.

Her şey çok normaldi.

Şelalede onu bırakıp diğerlerinin yanına yüzmüş ve benimle konuşmasına fırsat vermemiştim. Çünkü neredeyse anlatacaktım her şeyi. Ve o geçmişte yaşadıklarını hatırlayıp yine hayata küsecekti belki de. Ağzımı onun yanında kapalı tutamayacağımı bildiğimden ilk fırsatta Seoul'e geri dönmüştüm. Kendimi hazır hissettiğimdeyse yanlarına geri gidecektim. Kızlar başta ne kadar kızsa da sonradan halime acımış ve gitmeme izin vermişti.

"Kızım ben demedim mi sana süt koyma diye." Omuz silkip koltukta yanına oturdum ve kahvemi orta sehpaya bıraktım. "Duymadım herhalde, tüh."

Önünde bir sürü dosya vardı. Yakın zamanda yeni bir albüm yayımlayacağından son zamanlarda çok çalışıyordu. Hala hangi şarkıları koyacağını seçememişti.

"Seni tanıyana kadar şu hayattaki en kararsız insan benim sanıyordum."

Saçlarımı karıştırdı ve ayağa kalkıp kolumu çekiştirdi. "Hadi kalk sana göstermek istediğim bir şey var."

"Dur kahvemi de alayım." Kolumu bırakıp gözlerini devirdi. "O kupayı stüdyoma sok ve ölümün elimden olsun."

"Tamam ya ne kızıyorsun."

Stüdyosuna girdiğimizde bilgisayarından bir dosya açtı ve arkasına yaslanıp gözlerini yumdu. Daha önce de dinlemiştim bu şarkıyı, yeni bir şey değildi. "İyice bunadın galiba. Daha geçen dinletmedin mi sen bunu bana?"

"Sus da dinle. Şirkete yeni giren bir çocukla işbirliği yaptık. İçime sindi baya ama senin de fikrini duymak istiyorum."

Kalın bir ses stüdyoda duyulduğunda söylenmeyi kestim ve ilk defa duyduğum sese kulak kabarttım. O kalın ses incelip vokale geçtiğindeyse gerçekten şaşkındım. Kaşlarımı çatıp Yoongi'ye baktığımda benim tepkimi anlamlandırmaya çalıştığı belliydi. "Olmuş bu yayımla hemen. Şu işbirliği yaptığın çocuk kim bu arada?"

Alnıma fiske atıp yüzünü buruşturdu. "Benim dışımda birisinin fanı ol ve öl."

"Ay imdat ama gerçekten. Senin yanındayken bir ayağım çukurdaymış gibi hissediyorum."

Topuklarımı kıçıma vura vura stüdyodan çıktığımda gerçekten mutlu hissediyordum.

Belki geri dönmemeliydim.

first loveHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin