9: he kissed my mouth

534 51 6
                                    

he kissed my mouth,
but i'm still too young.

Bir kedi tırnaklarını zihnimin duvarlarına geçirmiş ve derin bir kesik açmıştı. Kanıyordum. Yardım çığlıkları atıyordum. Fakat ben çığlık atmaya devam ettikçe yarık genişliyor, beni ölüme mahkum ediyordu. Susturamıyordum içimdeki hiddeti.

Neden öptü beni?

İntikam mı almak istedi sevdiği kadından?

İçindeki yangını dindirebildi mi?

Böyle olmamalıydı. Eğer bir gün beni öpecekse bunun sebebi o kadın olmamalıydı. Beni kullanmamalıydı. Ben bir yara bandı değildim ki. Bunu bana o söylemişti. Ben bir yara bandı değildim. Değildim işte. Değildim. Mutfak dışında tüm ışıklar kapalıydı. Evin içini pencerelere çarpan rüzgarın sesi dolduruyordu. Sanki hala dışarıdaydım. Hala rüzgar tenime kesikler açıyordu. Sanki o beni yeniden öpüyordu. Bir elimle alnımı ovuştururken mutfakta oturmuş kupasını dudaklarına götüren Jisoo'yu gördüm. Yüzü neredeyse ifadesizdi. Yanına oturduğumda kupayı tezgaha bıraktı ve bir eliyle yanağımı okşadı.

"Gördün mü?"

"Gördüm."

Bedenimi kendine çekti ve kollarını boynuma sardı. Gözyaşlarım çoktan tenimi ıslatmıştı. "Neden? Neden kullandı beni?" Dudaklarını saçlarım arasında hissettim.

"Kafası karışmıştı belki. Hem sen söylememiş miydin son zamanlarda tavırları değişti diye. Hatırlamaya başlamıştır belki."

Bedenimi geri çektim ve ellerimi gözlerime bastırıp ıslaklığı almaya çalıştım. Ancak ben ne kadar silersem sileyim yenisi geliyordu. Küçük bir çocuk gibi hissediyordum. "Hatırlasa öpmezdi beni. Hatırlasa beni bir başkası için öpmez, kullanmazdı. Ben şimdi ne yapacağım Jisoo?" Sesim titriyordu.

"Sen ne yapmak istiyorsun güzelim?"

Bir elimi elleri arasına aldığında derin bir iç çektim. "Ben bilmiyorum, hiçbir şey bilmiyorum. Mezun olmama az kaldı. Staja gitmem gerek. Para kazanmam gerek. Daha fazla onların parasını kullanamam, midem bulanıyor. Ama Jisoo ben bunları yapacak kadar hayatı sevmiyorum ki. Uyumak istiyorum ben, hep uyumak istiyoum. Ama uyuyamıyorum." Aldığım hava ciğerlerime ulaşamıyor gibiydi, konuşurken sık sık nefes almak için duraksamam gerekiyordu.

"Bak Chaeyoung, bilmiyorum farkında mısın ama o senin için bir parazit haline geldi. Seni içten içe yiyip bitiriyor. Bu bir gençlik aşkı değil farkındayım. Ama senin dünyan ondan ibaret değil, senin de bunun farkına varman gerek. Seneler önce ilk o tuttu elinden, biliyorum. Belki şimdi sen de ona minnet borcun var gibi hissediyorsun. Sen de onun elinden tutmak istiyorsun. Onu da biliyorum. Ancak Jungkook'un onun elini tutmana ihtiyacı yok. Varsa da bunu yapacak kişi sen olmak zorunda değilsin." Düşen başımı parmaklarıyla çenemi kavrayarak kaldırdı. "Hayatın devam ediyor ve yapacak bir sürü şeyin var. Sanata karşı hem ilgin hem yeteneğin var, üstüne düş; yüksek puanlı bir üniversitenin mimarlık bölümünden mezun olmak üzeresin, bir şirkette işe gir. Ve dışarıya çık Chaeyoung. Yeni insanlar tanı, kendini kapatma böyle. Henüz çok gençsin ve seni senin sevdiğin gibi seven birisini bulacaksın."

Kollarımı boynuna doladım ve Jisoo'nun hafif kokusunu içime çektim. "Teşekkür ederim Jisoo. Eğer yanımda olmasaydın yolumu nasıl bulurdum bilmiyorum." Burnumu parmakları arasına sıkıştırdı ve yüzünü buruşturdu.

"Kendine haksızlık ediyorsun. Şimdiye kadar çok iyi geldin Chae, eğer ben olmasaydım bile sen ayağa kalkmanın bir yolunu bulurdun. Ben sadece sana yardım ediyorum."

Geri çekildiğinde bedenim titredi. Biraz üşüyordum ve sanırım ateşim çıkmaya başlamıştı. "Diğerlerine ben anlatırım rahatsız etmesinler seni boşu boşuna. Hadi yatalım, dinlen biraz."

Yatağa girdiğimde uyuyabilmek için düşüncelerime ihtiyacım olmadı bu sefer. Gözlerimi yumdum ve bir daha açmadım.

Tatlı bir huzur vardı bedenimde.

Her şeyi bir kenara bırakıp onun beni öptüğüne sevinemez miydim?

first loveWhere stories live. Discover now