Bölüm 23: Hamit Esen'in Kalesi

33 3 4
                                    

(Hazar Koru)

Kulübe sabah saatlerinde giderek yanımıza almamız gereken her şeyi halletmiştim. Antalya'daki maçtan sonra bizim maç yerimiz belirlenecekti ve eve dönmez isek her şeyin hazır olması gerekiyordu. Bu yolculuklar koşuşturmacadan ibaret gibi görünse de maçlar ve antrenmanlar haricinde gezebileceğimiz koskoca yerler vardı. Maçımız olmadığı için ve antrenman alanları dolu olacağından dolayı Derin'le yapacağım antrenman dışında antrenmanımda yoktu ve bu şehri gezmek için fırsattı.

Derin'le bir antrenman yapmak kendimi affettirmek için yeni bir fırsattı. Onun güvenini kazanmalıydım ve Tuna konusunu öğrenmeliydim. O çocuğu geçen sene Derin'in yanında gördüğümden beridir ondan haz etmiyordum. Onunla ne yaşadıysa öğrenmek istiyordum. Sadece onunla da değil; canını sıkan her ne varsa, neye üzüldüyse, neye sevindiyse bilmek ve yanında olmak istiyordum.

Valizlerimle bahçeye girdiğimde genel anlamda herkes buradaydı ama benim gözlerim sadece onu arıyordu. Anlaşılan henüz gelmemişti. Kerim ve Eda'nın bulunduğu tarafa gidip onlara sormaya karar verdim. Kristallerin maçında Kerim'in söyledikleri biraz canımı sıkmıştı ama farkında olmadan yükseldiğini söyleyip benden özür dilediğinde onu affetmiştim.

Benim geldiğimi fark eden Kerim kolunu Eda'nın omzuna sarıp bana döndü. Artık açıklasanız mı acaba?

"Hoş geldin kardeşim!" selamına karşılık verdikten sonra Eda ile de selamlaştık.

"Derin yok mu?" dedim bakışlarımla etrafı süzerken.

"Mustafa yok, Yeşim yok, Yiğit de henüz yok ama sen Derin yok mu diyorsun?" Eda ima dolu sözleriyle keskin bakışlarını bana gönderiyordu.

"Kaptan ya, erken gelmiştir belki dedim."

"Eminim öyledir." Dedi Kerim. Eda ile üstüme üstüme geliyorlardı resmen. Ona uyarıcı bakışlarımı gönderdiğimde sustu.

"Gelir birazdan. Derin'den bahsediyoruz." Dedi Eda fakat benim içim rahat değil gibiydi. Sanki bir konuda sıkıntısı vardı ve ben bunu hissediyordum.

Hemen telaşa kapılmadım; Yiğit, Mustafa ve Yeşim gibi onun da geç gelebileceğini düşündüm.

Uzun bir süre geçti ve herkes otobüse yerleşti. Mustafa ve Yiğit bahçeye girdiklerinde Yeşim'le birazdan geleceğini düşünmeye çalıştım fakat Yeşim'de yaklaşık beş dakika sonra bahçeye adım attı.

Artık telaşlanmamın zamanıydı öyle ki saat neredeyse 6 olacaktı.

Her şeye son derece kayıtsız kalan Eda'yı otobüsten dışarı çağırdım ve peşinden ayrılmayan Kerim'le yanıma geldiler.

"Eda, herkes tamam. Sen Derin'in geleceğinden kesin emin misin? Konuştun mu?" Eda sanki olmadığını yeni fark ediyormuş gibi bir telaşa kapıldı.

"Herkes tamam ve o burada yok mu? Hiç onluk bir hareket değil. Hemen telefonumu alıp geliyorum." Benim elim ne kadar telefona gitse de bir türlü numarasını tuşlayamamıştım. Sanki kötü bir şey olmuştu ve ben bunu öğrenmek istemiyor gibiydim.

Eda otobüsten elinde telefonla geri geldi ve hızla Derin'i aradı. Birkaç saniye geçti.

"Açmıyor."

"Tekrar dene!" iyice telaşlanmaya başlamıştım. Başına bir şey gelmiş olabilir miydi?

Bir süre daha telefon çalış sesini dinledik ama ulaşılamıyordu. Bu sırada Toprak hoca salonun kapısından çıktı. Artık gitmemiz gerekiyordu ve Derin ortalıkta yoktu.

Yedi MetreWhere stories live. Discover now