Bölüm 30: Kırgınlığın Getirisi

24 3 0
                                    

Karan, dün kızlar gelmeden odadan ayrılmıştı ve şehir merkezindeki otellerden birine yerleştiğine dair bana mesaj göndermişti. Bu akşam yola çıkacaktık ve ne planlayacağımız konusunda bugün onun yanına gidecektim.

Gitmeden önce Eda'ya olanları anlatmak istiyordum fakat ilk olarak Hazar'la konuşmalıydım. Onu kırmıştım ve bunu düzeltmem gerekiyordu.

Ayna karşısına geçtiğimde yorgunluktan ve acıdan çökmüş bedenim berbat gözüküyordu. Hızla duşa girdim. Mango ve ananas aromalı şampuanımı yanımdan ayırmadığım gibi buraya da getirmiştim, kokusu beni rahatlatıyordu. Duştan çıktım ve üzerime siyah bir kot pantolon, taba rengi bir kazak ve siyah kabanımı geçirdim. Ayağıma siyah sivri burun botlarımı da geçirdikten sonra banyoya yöneldim.

Gözlerim, dün ağladığım için şişmiş; gözaltlarım ise mosmor olmuştu. Orta kapatıcılıkta bir kapatıcıyı gözaltlarıma iyice yedirdim fakat şiş gözlerime hiçbir şey yapamazdım.

"Kalk artık uykucu!" Eda'nın kolunu dürterek onu uyandırmaya çalışıyordum. Ben uyandırılmaktan nefret ederdim fakat onun alarmla kalktığı gün sayısı neredeyse sıfırdı. Birinin uyandırmasına ihtiyaç duyardı.

Gözlerini ovalayarak bana döndü. Bir gözünü yarım açtı ve üstümü süzdü.

"Nereye bu saatte?"

"Hazar'la konuşacağım ve sen de kalkıp hazırlansan iyi olur. Dönüşte seninle de konuşacağım." Eda yerinde doğrulurken açmaya çalıştığı gözlerini daha çok ovaladı ve ardından kaşlarını çattı.

"Bunun dün akşam gerçekleşmesini isterdim." Dedi açamadığı gözlerini devirerek.

Dün Çiğdem'le konuştuklarımı bile ona anlatamamıştım. Çok kötüydüm ve biraz kafamı toplamaya ihtiyacım vardı. Bu yüzden erkenden uyumuştum.

"Telafi edeceğim. Söz!" dedim ve masadaki telefonumu alarak dışarı çıktım. Asansöre ilerlerken Hazar'a "Biraz konuşalım mı? Terastayım." Yazılı bir mesaj yolladım.

Mesajımın görüldüğünü işaret eden tik mavi renge boyanmadı. Acaba uyanmamış mıydı?

Asansörün önüne henüz gelmiştim bu yüzden hızla geri döndüm. Odaya girdiğimde Eda biraz daha açılmıştı ve telefonundan klavye sesleri yükseliyordu. Kerim'le konuştuğunu tahmin ediyordum ama emin değildim.

Odaya ani girişimle "Bir şey mi oldu?" diye sordu.

"Kerim uyandı mı?" gözleri ekrana döndüğünde tezim kanıtlanmıştı.

"Evet... Neden sordun?"

"Hazar uyanmış mı sorar mısın?" Eda'nın kaşları çatılı bir şekilde bana baktı.

"Sen neden sormuyorsun? Küs müsünüz?" Sonra bir şey hatırlamış gibi bir hal aldı. "Hee!" dedi ve ekledi.

"Dünkü Tuna olayı..." Tam ekrana dönüp bir şey yazacaktı ki yerinden fırladı.

"Sen bana bunu da anlatmadın." Kısılmış bakışları ve kızgın ifadesi yerini aldı.

"Eda anlatacağım! Kerim'e sorar mısın?" Ufaktan sinirleniyordum ama o da haklıydı.

"Neyi?"

"Eda!"

"Hee! Tamam. Uyanamadım kızım ne yapayım?" gözlerimi devirdim ve birkaç dakika parmaklarının klavyede hareket etmesini izledim. Bu durum fazlasıyla uzun gelmişti.

Yedi MetreHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin