Bölüm 49: Gerçekler mi Sanrılar mı?

14 2 0
                                    

-Selamlar herkese! Giriş bölümüne hiç yazı yazmadığımı fark ettim ve ben de bir yazayım dedim :))

-Umarım beğeneceğiniz bir bölümle sizleri buluşturuyorumdur. 

-Lütfen oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın!

** 

İnsanlar hayatlarını birleştirmek istediği kişiyi bazen çok kolay bulurlar bazen fazlasıyla zor. Bir çarpışma, bir selamlaşma veya bir bakışma bazen buna fazlasıyla yeter fakat hayatları zorluklarla geçmiş ve bu zorlukların çoğunu aşk hayatında yaşamış insanlara bir bakışma bir çarpışma veya bir selamlaşma yetmez.

Serra ve Karan bu konuda şanslı gibi gözüküyorlardı fakat onların da aşkının teste tabi tutulduğunun bilincindeydim.

Karan'ın Serra'ya duyduğu aşkı fark etmesini sağlayan, babamın onun gözlerini açma girişimiydi. Ya da zorlaması mı demeliyim? 

Nitekim bu durum onun sayesinde gün yüzüne çıkmış, Karan yılların tozlanmış defterini sonunda açabilmişti. Etrafa yayılan toz kütlelerinin Serra'nın gönlüne yapıştığının bilincindeydim. İlk başlarda Karan'ın zorunda kalarak onunla evlendiğini düşündüğünü biliyordum fakat ne zaman ağabeyim duygularını belli etmeye başladı, işte o zaman bu tozların onun da yüreğinden uçuştuğunu anladım.

Sabah başlamış tatlı telaş, evi fazlasıyla sarmıştı.

Bilgi babaanneye gideli üç gün olmuştu ve bu süre zarfında hazırlıklardan dolayı Hazar'la görüşememiştim. Eda ile birlikte Serra ve Nazlı teyzeyle iki dolu gün geçirmiştik. Erkek tarafı olarak yapmamız gerekenler bana güzel bir enerji vermiş ve içimi heyecanla doldurmuştu. Bu hazırlıklarda Eda da bana fazlasıyla yardımcı olmuştu.

Kız isteme ve nişanı aynı anda yapma kararı vermiştik. Bu iki ailenin ortak kararıydı, iki ailenin de tatlı heyecanı her şeyin bir an önce güzelce bitmesi yönündeydi. Serra ve Karan'ın mutluluklarını izlemek istiyorlardı.

Kız isteme ve nişan Melih ağabeylerin evinde gerçekleşecekti. Bu yüzden dün organizasyon şirketi görüşmeye gelmişti, biz de bu esnada Melih ağabeylerin evindeydik. Evin nasıl hazırlanacağını, süslemeleri, ikramları, fotoğrafçıyı hatta kahve fincanlarına kadar her şeyi planlamıştık. Çoğu ürünün alışverişini bir önceki gün halletmiştik, kıyafetlerimizi ise ilk gün Eda, Serra ve ben fazlasıyla uzun süren bir alışverişte halletmiştik.

Ağabeyim bu koşuşturmada beni yalnız bırakmıştı, bırakmak zorunda kalmıştı. Sırf bunun için her şeyi ertelemeyi düşünmüştü, en azından Tuna yakalanana kadar. Onun yakalanacağından fazlasıyla emindi fakat ben bu durumun uzayacağını hissediyordum ve onlara engel olamazdım. Ağabeyim yoğun ısrarlarıma dayanamamış ve Serralarla bir arada olacağım için bu üç günlük süreçte beni yalnız bırakmayı kabul etmişti.

Ağabeyimin odasını tıklattığımda beni içeri kabul etti ve kapıyı açarak içeri girdim. Duştan yeni çıkmıştı, ıslak saçları bunu fazlasıyla belli ediyordu. Üzerine beyaz bir gömlekle siyah kot pantolon giyinmişti. Kuaförü saçlarını yapmak için hazır bekliyordu. O ise fazlasıyla heyecanlı görünüyordu.

İçeri girdiğimde bana döndü ve yüzündeki dehşeti gördüm.

"Sakin ol Karan! Bu kadar heyecanı senden beklemezdim." Hafifçe kıkırdadığımda kaşları çatıldı.

"Dalganın sırası değil, ufaklık." Neler olduğunu anlamadığımda benim de kaşlarım çatıldı.

"Neler oluyor?" Bakışları yüzümde dolaştı ve söyleyip söylememek arasında kaldı. "Karan, neler oluyor?" Bu defa sözcüklerin üzerine bastırdığımda derin bir nefes verdi.

Yedi MetreWhere stories live. Discover now