Bölüm 37: Sevgiyle Sarılan Yaralar

16 3 0
                                    

Uçma derken kesinlikle böyle bir şey beklemiyordum. Bilgi babaanne Hazar'a özel tahsis ettiği helikopteri, gelişmiş olan hastanenin çatısına indirtmişti. Hazar'ı kendi aile doktorlarının -aynı zamanda aile dostlarının- bulunduğu hastaneye naklettirecek ve tedavisine orada devam ettirecekti.

Yeni doğan gün ile birlikte Eda ile otele geri dönmüş ve eşyalarımızı toparlıyorduk. Kerim, Hazar'ı gördüğünde kendine gelmişti ve ancak toparlanabilmişti. Bu durum Eda'ya da yaramış, en azından bir iki saatlik uyku çekmesine vesile olmuştu.

Toprak hoca; takımı kontrol ettikten sonra yanımıza gelmiş, Hazar ve benim iyi olduğumu doğrulamış ve dönüş hazırlıklarına başlamıştı.

Yaralanan sporculardan dolayı kurul; şüphelinin tespit edileceği, sporcuların iyileşeceği süreyi tanımış ve turnuvayı erteleme kararı almıştı.

Kardelen ve Yiğit'i kontrol ettiğimde; Yiğit'in omzunu kullanamayacak şekilde yaralandığını, Kardelen'in ise sol bacağında derin bir kesik oluştuğunu öğrenmiştim. Toprak hoca kuruldan onlar için uçak bileti ayarlamasını istemiş, bu durumun yetersiz korumadan kaynaklandığını belirterek onları suçlamıştı. Kurul işimize yarayacak ne varsa tahsis ettikten sonra özürlerini iletmişti. Her şeyin benimle alakalı olduğunu bilseler yine de yaparlar mıydı merak ediyordum.

Hazar ve ben polislere biraz geç olsa da ifade verebilmiştik. Hazar gördüğü adamı anlatıp avize düştükten sonra olanları hatırlamadığını söylemişti. Bense içinde bulunduğum şok etkisiyle yaşadıklarımı hatırlamadığımı söylemiştim. Polis bize silah sesi duyup duymadığımızı sorduğu anda kanım çekilmiş fakat ifadesizliğimi koruyarak olumsuz cevap vermiştim.

Ortamın cereyana gelip silah sesinin nereden çıktığını anlayamaması tamamen benim şansıma olmuştu. Kameralarında olay esnasında bozulmuş olması tamamen siyahlar içindeki adamın işiydi. Buna bir yandan seviniyordum çünkü çekiyor olsaydı silahlı görüntülerim kayda alınmış olacaktı. Eda'da siyahlar içindeki adamı vurmam dışında gelişen olayları anlatmış ve hep yaptığı gibi yanımda durmuştu.

Babam ve Karan, İstanbul'a döneceğime mutlu olurken nasıl döneceğimi öğrendiklerinde babam, biraz sinirlense de sorun çıkarmamıştı. Evimize dönmemi yineledikten sonra Kerim ve Eda için uçak bileti ayarladığını söyleyerek beni mutlu da etmişti. Aramızdakilerin yavaş yavaş iyileştiğini düşünüyordum fakat hiçbir şey bu kadar kolay telafi edilemezdi.

Elimde o gece giydiğim kırmızı ceket dururken, artık bunu o kadar sevmediğimi fark ettim. Rengi bana yaşananları ve Hazar'ın kanlar içindeki bedenini hatırlatırken hiç düşünmeden odanın köşesindeki çöp kutusuna doğru ceketi fırlattım.

Titreyen bacaklarımdan destek alamayacağımı anlayarak yatağın üstüne oturdum. Titremem çeneme de yayılırken ağlayamıyor olmam durumu kötüleştiriyordu. Nihayet bunu yapabileceğim bir ortam vardı ve göz pınarlarım kurumuş gibiydi.

Eda hareketimi fark etmiş olsa gerek, yanıma gelip oturdu ve yanımda duran elimi kucağına alıp sıktı.

"Her şey eskisi gibi olacak ve bu günleri unutacağız." Burnumda güldüm ve resmen onu dalgaya aldım.

"Unutacak mıyız? Nasıl unutabiliriz Eda? Belki de hayatımın en kötü günlerinden birini geçirdim ve inan bana o anılar o kadar kolay unutulmuyor." Elimi hışımla kucağından çektim ve ayağa kalktım.

"Belki de en kötülerinden biriydi ama en güzeli yerini aldığında, geçmişteki izlerin üzerini kapattığını göreceksin." Sözlerine karşın bakışlarımı gözlerine çevirdiğimde bunun olmasını en içten istediğimi ona hissettirdim. O ise bana gülümsedi ve yatağımdan kalkıp yanıma gelerek bana sarıldı. Sarılışı beni biraz olsun kendime getirirken ayrıldığımızda odamızın manzarasının önüne geldim.

Yedi MetreHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin