Bölüm 13: Kanıt

29 3 2
                                    


HAZAR KORU

Ona önceden verdiğim söz zihnimi doldurduğunda söylediklerimden emin olamadım. Haksız olan kimdi? Ya da bir haklı aranmalı mıydı? Duyduklarıma mı inanmalıydım yoksa yıllardır aklımdan çıkmayan bir kıza mı? Duyduklarım mı beni aydınlığa ulaştırırdı yoksa elimden tutacak olan bu kız mı? Elimden tutacak mıydı gerçi onu da bilmiyordum.

Otele dönene kadar hiç konuşmamıştık. Toprak hoca bir sorun çıkmaması açısından Derin'i yolcu koltuğuna yönlendirmiş aramıza ise mesafe koymuştu. Bu hoşuma gitmiyordu. Ona yakın olmak istedikçe daha da uzaklaşıyordum sanki.

Damla konusunda kafamda soru işaretleri vardı. Duygularım beni gerçekten kör etmiş ve o anki sinirle olanları görememiş miydim acaba? Oysa o düştüğünde benim de canım acımıştı. Hırsımdan Damla'yı savunmuştum belki de. Ya da kıskançlığımdan...

Yeterince öfkeliydim ve odaya daldığımda üzerimdeki hırkayı koparırcasına çıkartıp bir köşeye attım ve yatağa oturdum. Yüzüm yere dönük bile olsa Yiğit ve Kerim'in birbirine anlamsız bakışlar attığına adım gibi emindim. Dizim tüm sinirimi göğüslenmiş bir şekilde titriyordu.

"Bir sorun mu oldu?" dedi Yiğit ama cevap vermedim.

"Var bir şey ama anlarız." dedi Kerim ve ne yapıyorlarsa onu yapmaya döndüler.

Duramayacağımı fark ettiğimde yerimden kalkıp odanın içinde dönmeye başladım.

"Biri seni sakatladı ve ben onun tarafını mı tuttum şimdi?" dedim mırıltılı bir şekilde kendi kendime konuşurken.

"Ney?" dedi Kerim duyamamıştı söylediklerimi.

"Sakatlanmış falan mı diyor?" dedi Yiğit.

"Kim sakatlanmış oğlum?" dedi Kerim bu sefer meraklı bir şekilde.

"Derin..." dedim ve başımı ellerimin arasına aldım. Hala odada volta atıyordum.

"Ne? Derin mi sakatlanmış?" dedi Kerim yattığı yataktan kalkarken.

"Nasıl ya? Mavi Meleklerin kızları maç kazanamayacak mı şimdi?" dedi Yiğit de bu defa.

"Bir durun be oğlum! Kimsenin sakatlandığı falan yok." diye kükredim en sonunda bunaldığım seslerden.

"Söylesene oğlum be! Ödüm koptu." dedi Kerim. Elini damağına bastırdı.

"Niye ödün koptu be?" diye sordu Yiğit. Benimse aklım çok başka yerdeydi.

"Derin iyi kız be! Ne biliyim kafa dengi de. O Eda cadısına tercih ederim en azından." dedi Kerim bu defa ve kaşlarımı çatıp ona bakmama sebep oldu.

"Yani o anlamda değil arkadaş anlamında. Yanlış anlama be oğlum!" diyerek sözlerini toparlamaya çalıştı. En azından aklımda herhangi bir soru işareti kalmamasına sebep oldu. En yakın arkadaşımla bu konuda sıkıntı yaşamak isteyeceğim son şeydi.

"Ya onu bırak da sen şuraya otur bir doğru düzgün anlat." diye tamamladı sözlerini.

"Oturamam ağabeyciğim oturamam." Sonra aklıma gelen fikirle onlara döndüm. Sonuçta onlarda oradaydı.

"Geçen seneki Rakunlar maçını hatırlıyor musunuz? Kızlarla yaptıkları?" dedim ikisine doğru.

"Nasıl unutalım be oğlum? O kadar karşı desteğe rağmen bizimkiler almıştı. Hala hatırlayınca yanlış mı yaptık emin olamıyorum." dedi Kerim.

Yedi MetreTahanan ng mga kuwento. Tumuklas ngayon