Bölüm 46: Ruhun Değil, Bedenin Ölümü

15 2 0
                                    

(Derin Esen)

Sözlerin ağırlığı bir başkadır derler. Bunu şu an daha net kavrayabiliyordum. Kalbimdeki ince fakat fazlasıyla ağır olan sızı, sözlerimin altında sadece onun değil kendimin de ezildiğimin kanıtıydı.

Her ne kadar onu korumaya çalışıyor olsam da en çok zararı ona ben vermişim gibi hissediyordum. Bir bıçak yarasından daha çok ağrıtıyordu anlamlar yüklediğimiz şeylerin bir yalan olduğunu düşündüren sözler.

Hiçbir zaman duygularımın yalan olmayacağını biliyordum fakat onlarla oynamayı da çok güzel öğrenmiştim.

Bu duruma düşebileceğimi önceden görmüş ve aynanın karşısında günlerce kendimi öldürmüştüm. Aynadaki yansımamda duygusuz birini oynarken taklit ettiğim kişi sadece Tuna'ydı. Tıpkı onun saplantısını gizleyip bana aşıkmış gibi bakmasını kullanmıştım.

Tuna beni dışarıda bekleyen arabanın arka koltuğuna yerleştirdikten sonra kendi sürücü koltuğuna geçti. Siyahlar içindeki adamın da araca binmesini bekliyordum fakat o deponun arka tarafındaki ormanlığa girerek kayboldu.

Siyahlar içindeki adamla ilgili ikinci şoku Hazar ona saldırdığında yaşamıştım. Düşen fötr şapkasının altındaki yüzü, benim peşinde olduğum kişiden farklıydı. Peki bu nasıl mümkün olabilirdi? Melisa'nın hedefime karışacağını düşünmüyordum. En azından o an için bunu yapma sebebi yoktu.

Tuna arabayı hızla çalıştırıp alandan çıkarken siren sesleri fazlasıyla yaklaşıyordu. Dikiz aynasından bakışlarımı görmüş olacak ki konuşmaya başladı.

"Toprak zeminde arabanın izi belli olacağı için arabayla kaçtığımızı düşünüp peşimize düşeceklerini söyledi. Orman yoldan gitse bile onun peşine takılmayacaklarmış. Ne kadar da profesyonel, değil mi?" Bakışlarındaki bana olan hayranlık midemi bulandırıyordu. Bir dakika... Profesyonellik mi?

"Siyahlar içindeki adamın bana parayla tutulmuş bir katil olduğunu söyleme sakın Tuna! Yoksa siyahlar içindeki adamlar mı demeliyim?" Dudakları sanki daha da hayran kalmış gibi yukarı kıvrıldı. 

"Zekânla beni mest etmeye devam ediyorsun." 

Aylardır peşinde olduğum adam her seferinde değişen bir kiralık katil miydi? Bu durum gittikçe zorlaşıyordu. Peşinde olduğum kişi benden fazlasıyla uzaktı ve ben her defasında ona ulaştığımı düşünerek kendimi kandırıyordum.

"Allah kahretsin! Nasıl bir oyunun içindeyim böyle?"

"Artık oyun yok güzelim. Sadece sen, ben ve kuracağımız yuvamız var. Biz yeni hayatımıza doğru yol alıyoruz." Gözlerindeki kararlı bakış vücudumdaki titremeyi arttırırken onunla bir aile kuracağımızın düşüncesi midemi bulandırıyordu hatta öyle ki hızlı hareketlerle camı açarak hareket edebildiğim ölçüde kafamı dışarı çıkartıp istifra ettim. Tuna beni çözmeyi düşünmüyor gibiydi. Bu yüzden kafamı tam anlamıyla çıkaramadığım için arabasını bir sanat eserine dönüştürmüştüm. Korkunun ve tedirginliğin verdiği adrenalinle gülmeye başladım fakat bu uzun sürmeyerek ağlamaya dönüştü.

"Arabam mahvolduğu için ağlamana gerek yok güzelim. Senden değerli değil." Bu çocuk fazlasıyla keçileri kaçırmıştı. Sözleriyle ağlamamı durdurup tekrar gülerken benim de onun yanında psikolojimin bozulduğu ortadaydı.

"Beni çözmeyecek misin?" diyerek büyük bir masumlukla ona bakmaya çalıştım fakat bunu yapmaya niyeti yok gibiydi. Etrafını kolaçan ediyor ve takip edilmediğimizden emin olmaya çalışıyordu.

Yedi MetreHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin