6. Bölüm "Rüzgarın Kadim Dansı"

10K 1K 79
                                    

Karanlık kendini yoğun bir sise, sis ise pusa bıraktı. İleri doğru adım atıp pusun içinden geçtiğimde o da etkisini kaybetti. Sonunda etrafa bakabildiğimde tanıdık bir yerde olduğumu gördüm. Esen rüzgar sanki bir annenin çocuğunun saçlarını okşar gibi ipek elbisemin eteklerini havalandırıyordu. Güneşin tatlı sıcaklığı bir arkadaşın kolları gibi beni sarmalarken gözlerim şeftali ağaçlarına kaydı. Burayı kesinlikle biliyordum. Hsien İmparatorluğu'nun ucu bucağı olmayan bahçesinin bir kısmıydı. Cariyeyken ilerideki büyük ağacın altında hep Dian ile buluşurdum.

Şimdi ise buluştuğumuz ağacın altında bir örtü seriliydi ve üzerinde durmadan tatlı sesler çıkaran bir bebek vardı. Kalbim heyecanla atmaya başladı. Ayaklarım ben daha yürümelerini söylemeden harekete geçti. Hızlı adımlarım kendini koşuya bıraktığında elbisemin eteklerini sanki hayatım buna bağlıymış gibi sıkıca tutuyordum. Siyah saçlarım uçuşuyor, göğsüm aldığım nefeslerle hızla inip kalkıyordu.

Sonunda ağacın altına vardığımda örtülerin üzerinde yatan bebeğin güzelliğine hayran kaldım. O benim bebeğimdi. Dizlerimin üzerine çöküp hemen onu kollarımın arasına aldım. Kollarımdaki sıcak ağırlığı kalbimin sevgiyle, gözlerimin ise yaşlarla dolmasına neden oldu. Minik ellerini savururken tatlı gülümsemesi ile kalbimi çoktan çalmıştı. Küçük parmaklarını uzattığım parmağıma sararken sıcaklığı karşısında kalbimin eridiğini hissediyordum.

"Tıpkı sana benziyor," diyen Sowa'ya kaydı gözlerim. Bir an bebeğim ve benden başka kimse yokken sonrasında Sowa ve Jutan ağacın altında bize katılmıştı. Sowa yaşıyordu belki ama artık o da eskisi gibi değildi. Yine de eski dostlarım bir şekilde ölmüş gibi hissediyordum. Acılar insanı yoğuruyor, olduğundan daha farklı birine çeviriyordu. Jutan'ın sıcak bakan gözlerini gördüğümde yaşlar yanaklarımdan akmaya başladı. Ben ona gözlerimdeki yaşlarla gülümserken yanımıza oturup kucağımdaki bebeğe hayranlıkla baktı.

"Ona eğitim vermek için sabırsızlanıyorum. Tam bir savaşçı olacak," diyen Jutan'a dudaklarımda sıcak bir gülümseme ile başımı salladım. Ağlamama rağmen mutlu hissediyordum. Daha önce tatmadığım bir huzur sıcak bir bahar esintisi gibi beni sarıp sarmalıyordu.

Jutan hala onun en iyi savaşçı olacağına dair bir şeyler söylüyordu. Emekleyemeyen bebekten bir savaşçı çıkacağını düşünen sadece o olabilirdi. Burada her şeyi unutmak ne kadar da kolaylaşıyordu. Hep burada Şeftali ağacının çiçekleri üzerimize yağarken olmam gereken yerde olduğumu biliyordum. Burada huzur ve sevgi vardı. Kaybettiklerim yanımdaydı. Geri dönmek istemiyordum. Sonsuza kadar şeftali ağacının altında, sevdiklerimle kalabilirdim. Dönmek zorunda değildim.

Tatlı tatlı esen rüzgarın ve şeftali çiçeklerinin kokusunun tadını çıkarırken birden güneş siyah bir tülle örtülmüş gibi gökyüzü karardı. Sert esen rüzgar şeftali çiçeklerini küle çevirdi. Başımı aşağıya indirdiğimde kollarımda örtüden başka bir şey olmadığını gördüm. Bebeğim gitmişti. Biraz ilerimde sırtı oklardan görünmeyen Jutan'ı gördüm. Yüzüstü yatıyordu ve onun ölü olduğunu biliyordum. Birden yüzüme sıcak bir şey sıçradı. Gözlerimi sımsıkı kapasam da kanın kokusu burnuma geliyordu. Ayaklarıma çarpan nesnenin ne olduğu, kim olduğunu biliyordum. Dudaklarımdan çıkmamış çığlığım içimde yankılandı ve birden bütün her şey kayboldu.

Gözlerimi açtığımda kendimi yeniden çadırın içinde iksiri içtikten sonra ki o anda buldum.

Dian'ın nazik bakışları kadının karnındaydı. Elleri sanki onu korur gibi geziniyordu. Kadından çok karnındaki çocuğa sevgi duyduğu kesindi. Kalbimdeki ihanetin acısı bir yılan gibiydi ve kalbimi sıktıkça sıkıyordu. Sanki çadır etrafımda dönmeye başlamıştı. Ben doğmamış çocuğuma hiçbir zaman sarılamayacakken o kendi çocuğuna daha anne karnındayken şefkatle dokunuyordu. Benim çocuğum bir kere bile nefes alamayacaktı, bana gülemeyecekti. Onunda acı çekmesini istemiyordum. Karanlık bedenime yayılırken gölgeler kulağıma acımasız gerçekleri fısıldıyordu. Belki de kadını kendim nasıl öldüysem öyle öldürmeliydim. Belki o zaman nasıl bir acı çektiğimi anlardı.

Cariye'nin İkinci HayatıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin