35. Bölüm "Rüzgarın Taşıdığı Ölümün Nefesi"

5.9K 903 277
                                    

Sert ve soğuk rüzgar Kırmızı Fener Evi'nin duvarlarına asılı fenerleri savurarak sönmelerine neden oldu. Güçlü rüzgar Prens Yewan ve arkadaşlarının oturduğu odanın duvarını sarstığında Prens dudaklarına götürdüğü içkiden bir yudum alamadan bakışlarını duvara çevirdi. Esen rüzgar ince duvarı birkaç defa daha sarstıktan sonra duvar sakinleşti. Taoji çiğnediği karidesi yutmadan önce arkadaşının dikkatinin başka yerde olduğunu fark etti. Lokmasını yutup ona baktı.

"Bir sorun mu var?"

Prens artık durulan rüzgarı duymaya çalıştı ama hissettiği soğuk dışında başka bir şey hissedemedi. Bakışlarını yeniden arkadaşına çevirdi. "Hayır, sanırım bu gece fırtına çıkacak," dedi sıradan bir durumdan bahseder gibi.

Yuel içkisini tek yudumda içip yeniden doldurdu. Diğerlerinin konuşmalarını dinliyor ama onlara bakmıyordu. İçindeki sıkıntı ne kadar içerse içsin gitmiyordu.

Prens Yewan içkisini bitirip kadehini önündeki sehpaya bıraktı. Biraz önce Lian şehrinin batısında toplanan insanların amaçları hakkında konuştular. İsyan için bir harekette bulunmamışlardı ama orada izlenmeye devam edeceklerdi. Prens büyük bir isyan bekliyordu ama ufak bir toplanma dışında başka bir hareketlilik yoktu. Prens huzursuzdu. Damarlarında akan kanda bile huzursuzluğu hissediyordu. Yine de insanlar harekete geçmedikleri sürece bir şey yapamazdı.

"Cariyenin ölümü bakanlar arasında oldukça soruna neden oldu," dedi Taoji konuşmalarına devam ederek. "Koharistan cariyesinin seçilme şansı olmamasına rağmen neden öldürüldüğü konusunda herkesin ayrı bir görüşü var."

Prens Yewan bir an Yuel ile göz göze geldi. İkisi de aslında öldürülmek istenenenin cariye Turina olduğunu biliyordu. Koharistan cariyesi sadece aç gözlülüğünün kurbanı olmuştu. Prens artık Sacae cariyesinin caniliğinden emindi. Ona hiçbir şekilde güç veremezdi. Üç cariyeden biri olması söz konusu bile olamazdı. Onun dairesine gitmek sakıncalıydı. Onun çözemediği sorununa ise Turina cariyesi bir çözüm getirmişti.

Kırmızı Fener Evine gelmeden önce Turina'nın istediği yelpazeyi vermek için onun yanına uğramıştı. Kadın onu bekliyordu. Anlattıkları ise prensin ona hayran olasına neden olmuştu. Sacae cariyesini suçlamak için kendini zehirleyecek bu sayede ona suç atarak kendi yaptıklarını ona karşı kullanacaktı. Kadının böyle planlar yapması ondan etkilenmesine neden oluyordu. Bu gidişle ona aşık olacaktı. Oysa kadın tüm bunları prens için yapmıyordu. Onun istediği tek şey özgürlüğüydü ve üç cariyeden biri seçilerek sonrasında başkasının imparatoriçe olmasından dolayı ülkesine geri gönderilen biri olacaktı. Bunun için durmadan planlar yapıyordu. Bir yanı onu sonsuza kadar yanında tutmak istiyordu. Kadının zekası, hoşgörüsü ve kendine özgü çekiciliğiyle yanında durursa kimse karşılarına çıkamazdı. Üstelik onunla sohbet ettiğinde zamanın nasıl geçtiğini bile anlamıyordu. Evet, nakıştan kesinlikle anlamıyordu ama kılıç kullanımı şiir gibiydi.

Ah ulular adına.

Kadından sadece etkilenmiyordu. Ona karşı duyguları vardı. Güldüğü anlar, zarif hareketleri sanki daha o an olmuş gibi gözlerinin önüne geliyordu.

Ne göğe ne de yere dua etsen de sana faydası yok!

Kadını yanında kalması için nasıl ikna edebilirdi? Onu hediyelere boğsa bunu istemeyeceğini biliyordu. Bu hareketi daha hızlı uzaklaşmasına neden olurdu. O halde onu imparatoriçe olması için ne yapabilirdi? O yanında olduğu sürece diğer krallıkların güç gösterisi başarısız olurdu. Kadını bırakmayacaktı. İmparatorluğu için ama en çokta kendisi için Turina'nın yanında durmasına ihtiyacı vardı.

İçkisini dudaklarına götürürken bakışları Yuel'e takıldı. Arkadaşı sanki aklından geçenleri okuyor gibi bakıyordu. Bakışlarından rahatsız olup gözlerini kaçırdı. Yuel'in kadına neden kapıldığını anlıyordu. Arkadaşına söyleyecekti. Turina'dan vazgeçmesi gerekiyordu. Ona her anlamda Yuel'den daha fazla ihtiyacı vardı. Arkadaşı anlardı. Bundan emindi.

Cariye'nin İkinci HayatıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin