14

85 8 13
                                    

Hyunjin Minho'ya giderken kendini mutlu hissediyordu, dövüşüp duruyorlardı ama Minho aşırı içten bir şekilde gülüyordu. Hyunjin gülüşlere aşık olan bir bebekti. Elinde bir şişe şarap, Minho için almıştı. Pis alkolik, içerdi!

Kapıyı çaldı, Jeongin kapıyı açık bırakıp odasına çekildi.

"Lan?" diye seslendi Minho, "Banyodayım odama geç, beş dakika!"

"Of çok alev!" diye gözlerini devirdi Hyunjin gülerek, diğer açık kapıdan içeri girdi. Aklında Jisung ile yediği yemekte geçen minik bir sohbet vardı. Jisung'un fikrine göre Hyunjin gözlükleri ile yakışıklıydı, kendini değiştirmesine gerek yoktu ve tatlı olmak tamamen kendi suçuydu.

Hyunjin güldü parmaklarıyla oynayıp Minho'yu beklerken. Heykel için gereken malzemeleri dün bu eve bırakmıştı zaten, ama almaya üşeniyordu. Gülüyordu ama Minho içeri elinde havlu, saçlarını karıştırarak girdi.

Hyunjin yavaşça gülmeyi kesti, yavaşça sesler boğuklaştı, yavaşça yarı çıplak Minho ile aynı evrende yalnız ikisi kaldı.

Minho siyah saçlarını karıştırıp güldü Hyunjin'e.

"Çok beklettim mi lan hayvan?"

Ninni gibi geldi Hyunjin'e bu şakayla karışık hakaret. Dudakları aralandı, gözler Minho'ya odaklandı. Minho sordu.

"Yani hayvan demek istemedim, sen bana diyorsun ya şaka olsun diye ben de?"

Minho'nun havlulu eli durdu, yavaşça yaklaşan Minho Hyunjin'e baktı hafif eğilip. Üstü çıplak olan bu adamın bedeni net bir şekilde Hyunjin'e tokatken Hyunjin ayağını kaldırıp onu göbeğinden dürten Minho'ya bakmaya devam etti.

"Lan çirkin ördek? Lan, aklım? Laaaaaağn!"

Hyunjin göbeğindeki ayağı tutup bir anda çevirdi. Minho uçarak yere düştü.

"Hyunjin acıdı lan!" diye inledi Minho. Hyunjin ayağa kalktı, Minho yüzünü korkuyla kapattı.

"Kalk kalk, bi an error verdim ama sinirlenince kendime geldim. Seni ezmeyeceğim, yüzünü koruma" dedi Hyunjin, kıkırdadı elini uzatıp. Minho korkarak tuttu eli.

"Haşin bir kedisin. Tatlısın ama tırnakların uzun diyelim. Biraz tıslayınca bile aklımı alıyorsun, meow de bi bakayım?" diye güldü Minho, havlusunu yerden aldı Hyunjin'e baka baka.

Hyunjin boşluğa tekme savurdu, Minho kahkaha attı. Onlar birbirine böyle böyle alıştı.

Jisung ile çekinen ruh Minho ile tepişiyordu, demek ki etkiye tepki.

Be be ğim, etkiye tepki!

Minho yandan uzanıp kendine beyaz bir tişört aldı, giyindi. Hyunjin ile bakıştılar, süre uzadı uzadı.

"Şarkı aç bari" dedi Minho diğer yandan şarabı alıp açmaya girişmişken, "Bugün ağzına tükürmek istemiyorum, dinlemek istiyorum seni!"

Hyunjin zoraki gülümsedi, sordu.

"Dinlemek istiyorsun beni?"

"Im hım" dedi Minho mutfağa geçip iki bardak almış dönmüşken koridordan. İçeri girdi, bardağı doldururken Hyunjin "Ben almayacağım" diye gülümsedi, "Su alayım!"

Minho bardağı geri çekti, kenara koydu boş olanı.

"Kalite akan bir şey almışsın, içmezsen pişman olursun zengin inek seni"

"Olsun" diyerek güldü Hyunjin, "Pişmanlığım o olsun!"

Minho dönüp güldü Hyunjin'e. Konuşacak bir şey bulamadılar, bir odada kapalıydılar, bu ikisini de bir süre sonra abuk bir şekilde rahatsız etmeye başladı. Hyunjin yarı çığlık attı.

"Hadi!" diye bağırdı, "Kilden heykel yapmaca!"

Minho bardağını çevirirken Hyunjin'e bakmaya devam etti. Jisung onda ne buluyordu, Minho da görüyordu. Minho onun gözlerinde parlak yıldızlar, gülüşünde saklı hayal dolu mırıltılar, dudaklarında kiraz mevsimi görüyordu.

Gözlerini kırpıştırıp bağırdı.

"NE BAĞIRIYORSUN CAMIŞ HAYVAN GÖT!"

Hyunjin nefesini aldı, Minho korktu yüzünü kapatırken. Darbe gecikmedi, Minho arkaya uçtu.

"Bak deliriyorum zaten, seninle bi tuhafız. Beni sevme tamam amk ama sevme amk sevme de!" diye çemkirdi Hyunjin, sesi düzeldi, "Misafirine düzgün davran be hayvancığım"

Jeongin dış kapıyı kapatıp çekti gitti. Minho güldü bir anda, utanıyor gibiydi.

"Hyunjin seni seviyorum cidden, sadece aklım çok karışık. Kavgalarımız şarap tadında, ben tattıkça sarhoş oluyorum çilek kokusunda!"

Hyunjin uçan tekmesini indirdi, şaşkınlıkla ağzı açıldı.

"Ciddi misin sen, beni? Sen, benimsedin?"

Minho düştüğü yerden Hyunjin'e tutunarak kalktı, son anda masaya koyduğu şarabı kafasına dikti, güldü. Onayladı.

Hyunjin sırıttı.

Ey dünya, Hyunjin 1 sen 0!

"E yeterince dövdük, sövdük. Gel heykelimizi yapalım" dedi tamamen sakinleşmiş olan Hyunjin tatlı bir dille. Minho heykelin ikisinin olmasına düştü, güldü onu dibinden seyrederken.

Hyunjin ağzı açık kendine bakan Minho'ya baktı merakla. Anlattığı şeyleri dinlemiş olsa hadi başla dediğini duymuş olurdu. Minho ise boş bakıyordu, bambaşka alemdeydi.

Hyunjin onu bir anda belinden çevirip sırtından sarıldı. Minho irkilip dik pozisyona geçti. Hyunjin onun ellerini kavradı, Minho duymaya başladı.

"Kili hisset, o senin dostun sırdaşın ve ilk aşkın Minho. Sana iyi davranıp herkes gitse seninle kalacak olan. Onu sev, onu benimse. Gidenler gitti, kalanlar yetmedi mi? Şimdi hayalindeki şekli ortaya çıkar. Ne yapalım?"

Minho kal geldiği için cevap vermedi. Hyunjin sordu.

"Bi dal sigara içmek ister misin?"

Minho başını çevirmeden ileri bakarken sordu.

"Neden?"

"Çok güzel kokuyorsun, dikkatim dağılıyor lan" diye itiraf etti Hyunjin, "Şeftali kokuyor saçların!"

Minho yavaşça arkasına dönüp Hyunjin'e baktı. Burun buruna geldiler. İkisi de birbirini itti ve yere düştüler.

Arkadan çalan şarkı durmadı, ikisinin saçma romantizmine çaldı, sonuna dek.

Jisung ise yatağında yalnız ve hüzünlüydü, biliyordu ki bir şeyler yanlıştı ve başlatan kendisiydi. Hyunjin arkadaşına giderken ona sormuştu ya hani.

"Beni yalnızca dışarıda mı seviyorsun Han Jisung?"

Jisung sessizleşince kendini toparlayıp hala konuşamamıştı. Umudu oydu ki oyun bozulmasın, istediği yere kadar sürsün.

Şimdi aklında neden iki kişi vardı ki?

Attention // HyunHoSung ✔️Where stories live. Discover now