¹⁷

402 59 40
                                    

"Anne! Ya yemin ederim ders de çalışacağım ya!"

Eve geldiğimizden beri annemin peşinde dolanıyor ve izin koparmak için bin takla atıyordum. Olayı anlattığımda tabii ki de sevinmemiş ve net bir şekilde 'hayır' cevabını yapıştırmıştı ama ben durur muyum?

Hayır!

"Baram! Tepemin tasını attırma benim, hayır dediysem bitmiştir! Bir de oyun diyor şirket diyor, yeterince sorunumuz yokmuş gibi hanımefendi bir de başımıza şirket çıkarıyor! Sen önce o derslerini düzelt!"

Annem sinirle mutfağa doğru ilerlerken arkasından takip ettim ben de. İçten içe patlamamak için savaş veriyordum doğrusu, ama bunu dışarıya vurmam hepten kaybedecek olduğum anlamına geliyordu. Ne dediysem dinlemeyen anneme baktım sıkıntıya iç geçirerek. Madem kabul etmiyordu, ben de gizli kartımı koyardım ortaya.

Para.

"Maaş bağlayacaklar."

Maaşı duyan annem aniden durdu ve bir süre hareket etmedi. Hemen ardından bana doğru döndü tek kaşını havaya kaldırarak.

"Maaş mı dedin?"

Başımı salladım kollarımı birbirine kavuştururken. Annem boğazını temizledi ve belli etmemeye çalışarak merakla o malum soruyu sordu.

"Ne kadar verecekler?"

Yarım ağız sırıttım bu soruya karşılık, cevap olarak verdiğim miktar ise annemin gözlerinin şok içinde açılmasına ve sert ifadesinin düşmesine bir hayli yetmişti. Eh, annemi ve paraya ne kadar düşkün olduğunu biliyordum. Para varsa tamamdı ona göre, ki bunu az çok anlayabiliyordum. Orta halli aile oluşumuz ve annemin çalışıyor oluşu etkiliyordu normal olarak.

Para, iyi ki varsın.

"Demek bu kadar veriyorlar ha? Hmm, peki, devam edecek mi bu?"

"Bu sadece başlangıç anne, miktar zaman geçtikçe artacak."

Yeniden boğazını temizleyerek etrafta gözlerini gezdirdi. Ben bu hâline gülmemek için uğraşırken, o bana yeni sorular yöneltmeye ben de ona cevaplarını vermeye başladım.

"Okul ne olacak peki? Ya dersler?"

"Her gün özel bir araba ile okula götürülüp getirileceğiz. Dersler aksamayacak."

"Kural da yoktur şimdi orada, bir başına mı bırakacaklar sizi?"

"Hayır hayır, gerekirse bize özel hoca tutacaklar ve gereken her şeyi sağlayacaklar. Ve evet, yatma saati de belli."

"Ne yiyip içeceksiniz orada? Odalar ayrı olacak mı?"

"Anne, dedim ya gereken her şey sağlanacak diye. Odalarımız ayrı olacak evet, her birimizin ayrı bir odası olacak ve dışarıdan anahtar ya da şifre olmadığı sürece kimse giremeyecek merak etme."

Bir süre daha sorularını cevapladıktan sonra annem düşünmüş ve en sonunda cevabını vermişti bana.

"Eh madem öyle, izin veriyorum o zaman. Ama baştan söylüyorum, olur da okulu derslerini aksattığını görürsem gider kendim alırım seni oradan!"

Sonda söylemiş olduğu şeyi umursamadan koşup sardım kollarımı boynuna, biraz fazla sıkmış olacağım ki ittirerek uzaklaştırdı beni.

Ah, ne kadar da çok seviyor beni canım annem.

"Tamam tamam, cıvıma hemen! Şimdi git doğru derslerinin başına!"

Ona öpücük yollayarak teşekkür ettim ve seke seke gittim odama. Kapıyı kapatır kapatmaz kendimi yatağa attım ve telefonu aldım elime. Heyecanla telefonu açıp grup mesajlarına girecekken, dikkatimi başka bir mesaj çekti.

Günler öncesinden gelmiş olan mesaja baktım, ve grup mesajlarına girmeden önce malum kişiye cevap yazdım.

_______________

hhwang: hayatını zehir etmek mi? hadi ama, bunları başlatan sendin. :)
(görüldü ✓✓)

baramKim: hey ikigai

bil bakalım ne oldu :)

hhwang: günlerce kaybolup sonrasında ortaya çıkmak hobin falan sanırım.

nolmuş söyle bakalım

baramKim: artık resmi bir takım üyesiyim

yani bu demek oluyor ki

bizzat turnuvada karşına çıkacak

ve seni yeneceğim.

hhwang: demek artık resmi takımdasın ha :)

tebrik ederim

ama yenmek konusunda o kadar emin olma derim

sonrasında üzülürsün :)

baramKim: sakın beni küçük görmeye kalkma.

sana göstereceğim

ve sonunda üzülen sen olacaksın.

o zamana kadar bekle hwang

çünkü o gün geldiğinde sana kim olduğumu göstereceğim.

hhwang: sabırsızlıkla bekliyor olacağım :)
(görüldü ✓✓)

Ikigai | Hwang Hyunjin Where stories live. Discover now