²¹

385 58 49
                                    

"..sonra da takım savaşı ile rahatlıkla alırız maçı."

Kesik kesik kulaklarıma gelen seslerin farkında olsam da, gözlerim açılmayı reddediyordu inatla. Hani çok sıkıcı bir dersin ortasında olursunuz da gözleriniz yerçekiminin kuvvetine dayanamaz, kapanmak için savaşır ya; işte tam da onu yaşıyordum ben şu an.

"Baram? Duyuyor musun?"

Kim sabahın yedisinde kalkar da dokuzunda toplantı yapardı ki? Kim yapardı bu eziyeti?

"Baram?"

Tamam gece doğru düzgün uyuyamamış olmamın da etkisi büyüktü ama sonuçta normalde de yedide kalkmazdım ki ben, mümkün değil kaldıramazlardı beni. Şimdi de ayakta uyuyordum işte, olacağı buydu.

"Baram! Uyansana!"

Deprem mi oluyordu? Niye sarsılıyordum deli gibi şu an?

"Baram!"

Kafamın ileri geri delirmiş gibi sallanması sonucu açtım ne zaman kapadığımı bilmediğim gözlerimi. O zaman farkettim işte, ciddi ciddi uyuduğumu. Ben kısılmış gözlerim ile ne olduğunu anlamaya çalışırken, bir yandan da kapatıp açıp duruyordum ışığa alışabilmek için. Gözlerim nihayet az da olsa alıştığında, önüme düşmüş olan saçlarımı geriye atmaya çalıştım.

Ne ara bu hâle gelmiştim ya ben?

"Nihayet ya! Ayakta bile bu kadar derin uyumayı nasıl başarıyorsun aklım almıyor!"

Gözlerimi kaşıdım başımda dikilen Jaemin'in yakınmalarını dinlerken. Saçlarımı atabildiğim kadar geriye attım ve bulunduğum yerde gözlerimi gezdirdim kafam hâlâ doğru dürüst yerinde değilken.

"N'oluyor kardeşim ne bu tantana?"

Kafamı uykulu olmasından dolayı sesi çatallı çıkan Jisung'a doğru çevirdim. Çevirmem ile kahkaha attım kendimi tutamayarak, çünkü gördüğüm manzara fazla komikti.

Sincaplı pijamalarını giymiş, saçları uykudan darmadağın olmuş, gözleri ışığa alışamadığı için kısık bakıp kırpıştırıp duran, hoşnutsuzluk dolu yüz ifadesi ile Jisung tam sağımda duruyordu. Aynı benim gibi ayakta uyumuştu belli, ikimiz de içler acısı durumdaydık şu an. En kötüsü de, menajer tam karşımızdaydı ve bize gülüyordu.

Rezillik.

"Al birini vur ötekine, ikiniz de inanılmazsınız cidden."

Elleri belinde, bize 'olmaz bunlardan' bakışı atan Jaemin'e döndüm yeniden. Sonra gözlerimi ondan çektim ve menajer gibi bize kıs kıs gülen Sanha ile Chaewon'a baktım. Oldukça eğleniyor gibi görünüyorlardı, ne yani, ne olmuştu sanki uykumuzu alamadıysak?

Suç muydu kardeşim?

"Sorun değil Jaemin, haklılar ayakta uyumakta. Biraz fazla erken başladık mesaiye, burada bitirelim şimdilik. Herkes gücünü enerjisini toplandığında yendien bakarız."

Menajerin neşeli sesine karşılık Jaemin iş geçirdi ve başıyla onayladı.

"Pekâlâ, dediğiniz gibi olsun."

Menajer masadan kalkarken, Jaemin de arkasından onu takip etti. Bu sırada hâlâ bize gülmekle meşgul olan ikiliye döndüm ve gözlerimi kısarak baktım.

"Ne gülüyorsunuz, çok mu komik?"

İkiside başlarını aşağı yukarı salladığında, dayanamayarak ben de güldüm. Doğru, komikti. Ben olsam ben de hunharca gülerdim, haklılardı.

"Doğru, komik."

Yüzümü sıvazlayıp ayaklandım, kısa bir savsaklamadan sonra dengemi kurduğumda; sağa ve sola doğru gerindim kemiklerimi rahatlatmak için. Bu sırada uyuklamaya geri dönmüş olan Jisung'un yanına yaklaştım ve aynı Jaemin'in beni sarstığı gibi sarsmaya başladım.

"Kalksana sincap! Uyan akşam oldu!"

Jisung'un kafası oradan oraya savrulurken, bunun bir işe yaramayacağını anladım. Kış uykusuna yatmış kutup ayısı gibi uyuyordu çocuk, kaldırmak imkânsızdı.

Yani, neredeyse.

Aklıma gelen sinsilik ile yarım ağız sırıttım ve onu bir süreliğine orada bırakıp mutfağa doğru ilerledim. Bir bardak alıp yarısına kadar suyla doldurdum ve Jisung'un yanına geri döndüm. Chaewon ve Sanha elimde bardağı gördüğü an sinema izler gibi izlemeye başlarken, üçe kadar saydım.

"Bir.."

"..İki.."

"..Üç!"

Bardaktaki suyu yüzüne fırlatmam ile yerinden sıçrayan Jisung yeri boylarken, Sanha ile Chaewon'un kahkaha atmaya başladıklarını duydum. Jisung'un yerde sızlanışlarını gördüğümde, içimde oluşan vicdan sızısı ile iç geçirdim ve elimi uzattım ona doğru.

"Tut hadi, yardım edeyim kalkmana."

Elimi tuttuğunda, güç bela yardım ettim kalkmasına. Bir ara yeniden düşecek gibi olduğunda, az daha onunla birlikte düşüyordum. Ancak şükürler olsun ki, düşmedik. Saçı başı iyiden iyiye dağılmış, bir de üstüne sudan dolayı artık alnına yapışmış olan saçlarına baktım ve başımı iki yana doğru salladım.

"Git gibi kendini suyla mı döveceksin ne yapacaksın bilmiyorum ama uykunu aç da gel."

Ben bunları söylerken, Jisung dudaklarını büzdü ve omuz silkti.

"Aşk olsun Baram, insan böyle mi uyandırılır? Bir öper bir şey yapar, su nedir ya? Kırıldım gerçekten.."

Elini kalbine koyarak söylediği şeylere karşılık ekşittim yüzümü.

"Bana bak Jisung, suratına geçiririm bir tane görürsün sonra öpmeyi sevmeyi!"

"Aman be, gidiyorum ben. Yalnızlığım ve kırılmış fındık kalbim ile!"

Tam ayakkabımı çıkarıp fırlatacakken, koşmaya başlayan Jisung'un arkasından söylendim ve diğerlerine döndüm.

"Ben gideyim bir kendime çeki düzen vereyim, sonra kahvaltı edelim. Kurt gibi açım."

Onlar beni başı ile onaylarken, merdivenlere doğru yöneldim. Merdivenleri çıktıktan sonra odamın olduğu yere ilerledim ve anahtarla kapıyı açıp içeriye girdim. Ayakkabıları seri şekilde çıkarıp terlikleri giydim ve banyoya girdim.

"Şu hâle bak, canavar gibiyim."

Aynada gördüğüm şey tam olarak buydu, canavar. Saçlarım birbirine girmişti ve yüzüm şişmişti uykudan yeni uyandığım için. İç geçirerek suyu açtım ve yüzümü yıkadım, sonrasında suyu kapatıp tarağımı aldım ve güç bela taradım uzun saçlarımı. Kendimi nihayet insan hâline soktuğumda, son kez aynaya baktım ve çıktım banyodan.

Valizimi açıp içinden giyebileceğim günlük kıyafetleri çıkardım ve dünden beri hiç çıkarmadığım kıyafetleri çıkarıp valizden çıkardıklarımı giydim. Eski olanları katlayıp banyoya bıraktım ve valizimin olduğu yere geri dönerek fermuarını kapattım. Henüz yerleştirmeye fırsatım olmamıştı, muhtemelen yavaş yavaş yerleştirecektim.

Tüm işler bittiğinde, ayağa kalktım, o anda yatağımın üstünde bildirim ışığı yanıp sönen telefonum çarptı gözüme. İçimden bir ses bakmam için bana baskı yaparken, daha fazla dayanamadım ve yatağa oturdum. Elime telefonu alıp kilit ekranını açtığımda, bildirime baktım.

Gördüklerim anlamadığım bir şekilde kalbimin hızlanmasına sebep olurken, kafamı iki yana salladım hızlıca.

"Sakin olsana, alt tarafı bir mesaj.."

Alt tarafı bir mesaj, evet.

______________________

hhwang: hey büyücü

nasıl gidiyor? ;)

Ikigai | Hwang Hyunjin Where stories live. Discover now