³⁵

425 61 42
                                    

Doğrusunu söylemek gerekirse, şu yaşına kadar birini sevdin mi diye sorsaydınız; cevabım muhtemelen hayır olurdu. Zaten on sekiz yaşındasın ne aşkı diyen olursa da hak verirdim, kafamı okuldan oyundan kaldıramayan öğrenciydim çünkü ben; aşk maşk bana kilometrelerce uzaktaydı.

Ta ki, bugünlere kadar.

Elbette ki birilerinden hoşlandığım zamanlar olmuştu, ki bu oldukça normaldi; ama toplayıp baksanız hiçbirinin aslında sevgi olmadığını görürdünüz.

Hayranlıktı benim hissettiklerim, klasik popüler yakışıklı çocuk sendromları falan işte.

Fakat Hyunjin..

"Bugün son gün, son çalışmaları yapman gerekiyor Baram."

Düşünce denizinden beni kurtaran Jaemin'e doğru baktım, baygın gözlerle. Bu sefer bıkkınlıktan değildi bu hâlim, kalbimde olan bitenler yüzündendi.

Hwang Hyunjin, beni alt etmişti.

"Evet.."

Verdiğim kısa cevaptan sonra önüme döndüm ve bilgisayarı açtım, bilgisayar açılırken de telefonu alıp oyuna girdim. Dün Hyunjin ile Cecilion'un güçlü ve zayıf yönleri hakkında konuşmuş, beraber set hazırlamıştık. Hyunjin bana Cecilion ile ilgili eğitici videolar açmış ve birebir hepsini göstermişti kahraman eğitimi kısmında, sonrasında ise maçlara girmiş ve kahraman becerilerimi güçlendirmiştim biraz.

Artık daha iyiydim, oynadığım maçlar ve Hyunjin'in yardımı sayesinde.

Oyun açıldığında, bilgisayara dönüp yayın açacağım siteye girdim ve ayarlamaları yaptım. İşlemleri tamamlayınca, telefonu elime aldım ve maç için eşleşmeyi beklemeye başladım. Eşleşme tamamlanınca, kahraman seçim arenasında banlama etaplarının tamamlanmasını bekledim; en sonunda ise, sıra bana gelince Kagura'yı seçtim.

Cecilion ile oynamayacaktım, onun yerine yayın boyu Kagura ya da Luo ile devam edecektim; Hyunjin ile yaptığımız bir plan vardı.

Hyunjin zeki bir oyuncuydu, her ne kadar benim için söylemek zor olsa da; bu kaçınılmaz bir gerçekti. Ondan yardım istediğim gün, daha önce yaptığım tüm yayınlara göz atmış ve oranlarımla bir grafik oluşturmuştu kafasında. Dün bana bunları anlattığında, dürüst olmak gerekirse ağzım açık kalmıştı. Bu kadar ciddiye alıp bana cidden yardım edeceğini düşünmemiştim.

Şaşırtan işler yapıyordu.

"Kagura mı?"

Dikkatimi sorusuyla dağıtan Jisung'a doğru döndüm, yanımdaki koltuğa geçmiş ekrana doğru bakıyordu kaşları çatık biçimde. Başımı salladım aşağı yukarı doğru, görüp görmemesini umursamadan.

"Cecilion kullanırsam Namgil bunu farkeder, dikkatini başka kahramanlara çekmeye çalışıyorum."

Jisung anladığını belli eder şekilde bir 'oh' sesi çıkardı ve başını salladı. Dikkatimi ondan çekip yeniden maça odaklandığımda, çoktan üsse ışınlanmış ve maç tam anlamıyla başlamıştı. Kagura'yı hareket ettirip orta koridora doğru yol alırken, diğer takım arkadaşlarım da çoktan üç yöne ayrılmışlardı. Her maçta da olduğu gibi, bu maçta da ilk dakikaları minyon ve orman kesme ile altın kasarak geçmiş; maçın ortalarına doğru işler artık kızışmaya başlamıştı.

"Bu kandırma fikri nereden geldi aklına?"

Yanımda maçı izleyen Jisung'un sorusu üzerine bir saniyeliğine ona baktım ve maça geri döndüm.

"Hyunjin'in fikriydi."

Buradan göremesem de Jisung'un kaşlarını havaya kaldırdığını ve bana garip garip baktığını hissedebiliyordum, ki bunu yapmada haklıydı da. Kimse anlamamıştı bu iki günde nasıl Hyunjin ile aramızın daha iyi bir hâl aldığının, hoş; ben dahi bilmiyordum nasıl olduğunun.

Ikigai | Hwang Hyunjin Where stories live. Discover now