³⁹

482 58 57
                                    

Saat öğleden sonra 4.34.

"Hadi ama.. Niye bu kadar heyecanlısın ki? Sanki ilk defa buluşacaksın.."

Bilmem kaçıncı defa derin bir nefes çektim ciğerlerime, bir yandan kendi kendimi sakinleştirmek adına konuşurken. Yaklaşık yarım saat sonra yurdun önünde hazır olmalı ve Hyunjin'i beklemeliydim, bugün ilk gün kullanılacaktı.

Vakit geçtikçe artıyordu gerginliğim, yerimde dahi duramıyordum.

"Hayır ne oluyor ben anlamıyorum ki? Sen değil miydin geçen gün saç baş yolmak istiyorum diyen? Ne değişti şimdi?"

Cidden ne oluyordu şimdi? Tamam ondan etkilendiğimi, hoşlanmaya başladığımı kabul ediyordum ama..

Bu kadarı da fazlaydı!

"Sanırsın dünyanın sonu savaşına
hazırlanıyorum, heyecana bak.."

Kendi kendime söylenip dururken, böyle olmayacağını anlayarak oturduğum yatağımdan kalktım ve gidip aynada kendime baktım. Açık mavi tonlarında bir elbise giymiştim, normalde asla giymememe rağmen. Hyunjin Efendi dedi diye 'güzel' bir şeyler giymeye çalışmıştım, yani hayır ona güzel gözükmek falan için değildi.

Sadece gözüne batıp laf işitmemek içindi, evet..

Ayna önünden çekilip yatağımdan telefonun aldım ve saate baktım, gördüğüm saat karşısında gözlerim irice açılırken; fazla vaktimin kalmadığını anlayarak yanımda götüreceğim beyaz küçük omuz çantamı alıp telefonumu içine koydum ve aynada hızlıca üstümü başımı düzelttim. Saçımın da iyi olduğuna kanaat getirdikten sonra, derince bir iç çektim ve kapı önüne gelerek beyaz ayakkabılarımı giydim.

4.50

Kapıyı açıp odamdan çıktığımda, etrafıma baktım ve kimsenin olmadığını anlayınca kapıyı kapatıp merdivenlerden inmeye başladım. Merdivenlerden indikçe kulağıma dolmaya başlamıştı sesler, muhtemelen herkes toplanmış maç atıyordu. Yayınları yarına bitirmemiz gerekiyordu, bu yüzden yoğunduk.

Merdivenleri inmeyi bitirip yürümeye başladığımda, tahminimde yanılmadığımı anladım. Herkes masalarının başına geçmiş yayın yapıyordu, yeni katılan oyuncu Yuwon da dahil.

"Yuwon! Tuttum ortada, at ultini!"

Jisung'un heyecanlı ve yüksek sesi kulaklarıma ulaştığında, gülümsedim ve Yuwon ile beraber ne kadar hararetli bir oyunun ortasında olduklarını anlamış oldum böylece. Dün Yuwon aramıza katıldığında, başta ne yapacağımızı bilmesek de; açılıp aramıza almamız uzun sürmemişti. Ortaya ilk atılan Jaemin olmuş ve bir lider olarak tanıtmıştı kendini, onu ise sırasıyla Sanha ve Chaewon takip etmişti. Jisung ve ben ise en sona kalmıştık, bir süreliğine salağa bağlamıştık çünkü.

Yuwon fazla konuşkan bir kız değildi, şu an için bunu söyleyebilirdim. Genel olarak bizi dinlemiş ve sorularımıza cevap vermişti dün, en son artık ona da odasını göstermiş ve yeniden hoş geldin demiştik. Az çok tanımıştık Yuwon'u, ancak daha hiçbir şey net değildi.

Kızın içinden konuşkan bir canavar da çıkabilirdi, zaman gösterecekti ne olacağını artık..

"Oh? Baram, gidiyor musun?"

Dış kapıya yaklaşmışken arkamdan Chaewon'un seslenmesi ile durdum ve arkamı döndüm. Chaewon seslenince diğerleri de dönmüş bana bakıyordu şu an, önce şaşkınlık belirdi yüzlerinde; sonra hepsi ayaklandı ve yanıma geldi.

"Voah, sen kimsin? Baram nerede?"

Jisung'un hayranlık ile kuşku karışımı ses tonuna karşılık gözlerimi devirdim ve başımı hafif yana eğdim 'cidden mi?' dercesine. Bizimkilere olayı anlatmıştım çoktan, biliyorlardı üç günümü Hyunjin'e vereceğimi. Yine de şu anki tepkileri, sanki bilmiyorlarmış gibiydi.. Aish..

Ikigai | Hwang Hyunjin Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin