30. BÖLÜM: YALNIZ ve ÇARESİZ

5.2K 512 61
                                    

"Ölüyorum." Dizlerim daha fazla beni taşıyamadığı için benche yığılırken Kai gözlerini bile aralamamıştı.

"Kai..." Ağzımın içinde homurdandım. Kai beni duyduğunu belirtircesine sadece bi kedi gibi mırıldandı. "Çok yoruldum." Omuzlarımı ovuştururken onun gibi gözlerimi kapattım.

"Richerd'ın bile beni aşağılamasını özledim." Dedi ağlamaklı bir ifade ile. Bu haline önce gülsemde ondan pek aşağı kalır yanım olmadığı için kas ağrılarım ile yüzümü buruşturmam çok uzun sürmedi.

"Bu ay bittiğinde eğer hala burada olursak bize plaket vermeliler." Söylene söylene çantamı karıştırıp öğle arasında atıştırdığım çikolatayı çıkardım.

"Fransızlar acımasız insanlar." Buradan nefret ediyormuşçasına uzattığım parçayı minnetle kabul etti. Ayın başındaki hevesli halinden eser kalmamıştı.

Burada sadece bir hafta geçirmiştik. Fakat ne ben ne de Kai geçen ayki sadece rezervasyon ile çalışan restorandan sonra böylesine salaş ve bir bakıma sokak restoranı olarak çalışan yere katlanamıyorduk. Sabah yedide restoranı açmak için geliyor çoğu zaman akşam on birden önce çıkamıyorduk.

Şefler ise yoğun iş saatlerinden dolayı gülmeyi çoğu zaman hatırlamayan, bize bir şeyler öğretmektense günü bitirmek için dakikaları sayan gergin insanlardı. İlk bir kaç gün gerçekten peşlerinden koşup bir şeyler öğrenmek için çabalasakta bizimde bir sınırımız vardı.

"Merhaba." Soyunma odasının kapısı açılırken içeri Jack girdi. Jack yıllardır İtalya'da yaşayan fakat Fransalı orta yaşlı bir aşçıydı. O da bizimle birlikte program dahilinde buraya gelmişti. Çevremizdeki restoranlara kıyasla küçük bir yerde çalıştığımız için bu ay yeni gelenler sadece bizlerdik.

"Merhaba." Zorlukla mırıldandığım sırada o kıyafetlerini ayarlayıp kabinlerden birine ilerledi.

"Bu geceki işi ben devraldım. Haftaya işi aksatırsanız bunu canınızla ödersiniz!" Üzerinde siyah barmen kıyafetleri ile geri çıktığında gereğinden fazla dramatik konuştu. Gerçek bir minnetle başımı sallarken otele dönmeden bir şeyler içmemin iyi olacağını düşündüm.

"İlk müşterim benim o halde!" Dizlerim tir tir titresede çantamı koluma takarak ayağa kalktım. Kai bu sırada yattığı yerde iyice kayarak bize arkasını döndü. Gitmeden önce onu buradan alacağımı unutmamak için montumu öne uzanıp üzerine örttüm.

Bir şeyler söylese bile çok fazla dinlemeyerek tekrar Jack'in yanına döndüm.

Sarı saçlarına eli ile şekil verirken kapıyı açarak önden geçmemi işaret etti.

"Güzel başa çıkıyorsun." Koridor boyunca yürürken gözlerimi hala dinç olan vücudundan zar zor çektim. Gün içerisinde aynı işleri yapmıyormuşuz gibi ben yorgunluktan biterken o çalışma süresini yirmi dört saate uzatmaya hevesli gibiydi. İmrenmemek gerçekten elde değildi.

"Fransız olduğum içindir belki." Diyerek beni alaya almakta gecikmedi.

"Fransızlar yorulmuyor mu?" Gün içerisinde kafamızı kaşıyacak vaktimiz olmadığı için onunla şimdi sohbet edebileceğimi düşündüm. Çünkü mutfağa girdiğimizde yemek harici sorularıma  cevap vermemekte oldukça ısrarcı birine dönüşüyordu.

"Sadece sizlerin aksine daha sıkı çalışmaya alışkınızdır belki?" Tek kaşını kaldırarak meydan okuyan bir gülümseme ile baktı bana.

"Sadece geçen ay oldukça rahat bir yerde çalıştığım için alışamıyorum!" Hızla kendimi savundum. Bu halime sadece güldü.

Yes CHEFHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin