FİNAL: BALIK

6.4K 392 220
                                    


Dokuz ay sonra.

"Siz çıkın, bende geliyorum birazdan." Ellerimi arkamda birbirine kenetleyerek konuştuğum sırada Efsun bana tereddütlü bir bakış atmıştı.

"Emin misin? Diğer restoranlardan biriyle ile karşılaşırsan tatsız olabilir." Bunu hiç istemezmiş gibi mırıldanması beni kıkırdattı. Hemen arkasında bana bakan Tuna'da Efsun'a hak verir gibi başını sallayınca onlara güven vermek istermiş gibi omuz silktim.

"Sorun yok. Biraz yalnız kalmak istiyorum." Gittikçe kısılan sesim karşısında Tuna kaşlarını çatmıştı. Etrafımda olan insanlar arasında her zaman olduğu gibi beni bir hareketimden dahi tanıyabiliyordu. Çok okuyanın daha çok bileceğinin en iyi örneklerinden biriydi benim gözümde.

Bu sırada Kerem işaret parmağını başının yanında sallayarak delirmişim gibi bir hareket yaptı. Rüzgar bunu gördüğü an onun üzerine yürür gibi bir bir adım atınca ise panikle Yekta'nın arkasına saklandı.

Celal gülerek herkesi dışarı sürüklerken benimde dudaklarımda istemsiz bir gülümseme oluşmuştu.

"Beni de mi istemiyorsun?" Rüzgar odanın kapısı kapandığı zaman dudaklarını eğerek kulağımın arkasına ıslak bir öpücük bıraktı. İçim huylanırken destek almak ister gibi elimi onun beline sardım.

"Bunu benim için yapar mısın?" Dedim biraz merakla. Başımı kaldırıp alttan ona baktığımda gözlerinden hüzünlü bir bakış geçti.

"Yapmak istemiyorum." Dedi dürüstçe. Eğilip dudaklarını uzun uzun dudaklarıma bastırdı. "Ama sanırım yapabilirim." Buna ihtiyacım olduğunu biliyormuş gibi fısıldarken. Minnetle gözlerimi kapatıp açtım.

Ellerini bedenimden çekip benden uzaklaştığında her seferinde olduğu gibi büyük bir boşluk hissi her tarafımı sarmıştı. Kapıya ilerleyip dışarı çıkmadan önce son kez dönüp bana baktı. Hafif bir gülümseme ile beni bu yabancı odada yalnız bıraktı.

Ayakta durmaktan dizlerimin ağrıdığını fark edince ışıklar ile aydınlatılan aynanın önündeki sandalyeye ilerledim.

Sonunda o gün gelmişti.

Şuan Celal'in neredeyse bir yıl önceden hazırlanmaya başladığı restoranlar arası bir yarışmanın içerisindeydik. Bu ödülü daha önce Terry'nin Yeri ile iki kez kazansam bile bu Sapidum'un ilk katılışıydı. O zamanlar da bunun farkında olduğum için kazandığımız bu galibiyetler beni çok sevindirmezdi. Çünkü içten içe gazetelerde bazı yazılarını okuduğum Rüzgar isimli gizemli şefin neler yapabildiğini merak ederdim.

Şimdi biliyordum. İnanılmaz iyi yemekler yapmasının yanı sıra kalp sağlığımı tehlikeye atacak kadar güzel gülümsemelere sahip hoş birisiydi...

Babamla ettiğim kavgalardan dolayı Terry'nin Yeri'ndeyken çok göz önünde olmayı seven biri olmadığım için yarışma zamanı mutfak kısmında görev bile almamıştım. Son yarışma rezaletimin ardından burada da aynı şeyi istesemde Rüzgar oldukça ısrarcı olmuştu. Bensiz kameraların karşısına çıkamayacak da hiç çıkmayacağını söyleyerekte beni buraya sürüklemeyi başarmıştı.

Bizim için ise işler garip bir şekilde iyi gidiyordu. Hayatımın hiçbir kısmında gitmediği kadar iyi...

Geri dönmemizin üzerine mutfaktaki herkes bize uzun bir süre bozuk atsa bile affetmeleri çok uzun sürmemişti. Çünkü bir çoğunu İtalya'dayken neredeyse hiç aramamama rağmen tekrardan karşılarına çıktığımızda yine iş arkadaşları olduğumuzu onlara söylemek doğal olarak öfkelenmelerine sebep olmuştu. Gerçi hepsi bir iki güne kalmadan normale dönselerde Rüzgar'a emir verdikleri o zaman dilimini uzatabilmek için ellerinden geleni yapmışlardı. Çünkü İtalya'ya gitmemizden önceki iş hayatlarında onları oldukça yoran Rüzgar'dan, geçmişin acısını almak hoşlarına gitmişti.

Yes CHEFHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin