35. okulun ilk günü

731 42 27
                                    

Ne kadar kötü bir sabahtı böyle.

Gözlerimi açar açmaz yataktan düşmüştüm. O lanet olası kâbuslar artık canımı sıkmaya başlıyordu. Okul yüzünden erken kalkıp kâbus gördüğüm için terlememin üzerine birde yere düşüp belimi kırmıştım, daha kötü bir sabah olamazdı herhalde.

Kendi kendime küfürler sıralayarak duşa girdim. Allahtan daha dersin başlamasına 2 saat vardı. Hızlı hızlı duş alıp üzerime okul kıyafetlerimi geçirdim. Okul müdürü özellikle 11-12. Sınıfların okul formasıyla gelmesini istemişti. Normalde olsa bu kurala uymazdım ama ilk günden azar yemek istemiyordum.

Eteğimi giyip üzerime de okulun sweatini geçirdim. Okul eteği dizimin üzerinde ve simsiyahtı. Saçlarımı havluya sarmalayıp makyaj masasına oturdum. Yüzüme nemlendirici ve krem sürüp iyice yaydırdıktan sonra saçlarımı açtım. Kurutma makinasını, makyaj masasının yanındaki prize koyup saçlarımı kuruttum.

Sarı saçlarımı güzelce şekillendirdikten sonra yüzüme hafif bir makyaj yaparak ayağa kalktım. Çoraplarımı giydikten sonra çantamı da omzuma atıp aşağı indim. Bu gün kahvaltı yapmak içimden gelmiyordu.

Annem mutfakta oturmuş telefonla konuşuyordu. Dolabı açıp içinden bir elma çıkardım. Elmamı yerken anneme ters bakışlarımı atmayı da unutmadım.

"Sabah sabah ne konuşuyorsunuz Allah aşkına?"

Annem telefonu kulağından uzaklaştırıp "seni evlatlık vereceğiz, onun için evrakları konuşuyorduk." Dedi hafif alaylı bir sesle. "Allah Allah," dedim omuz silkerek. Annem gülüp konuşmaya devam etti.

Annemin hazırladığı kahvaltıya uzun uzun baktım. Hızlıca sandalyeye oturarak kahvaltımı yapmaya başladım. Ekmeği ağzıma attığım sırada tabaktaki incir reçelini görmek beni şaşırttı. Normalde asla İncir reçeli alınmazdı. Tabağı önüme alıp bir kaç kaşık incir reçeli yedim. Tadı gerçekten çok güzeldi fakat sanki biraz garip hissetiriyordu.

Dersin başlamasına daha 1 saat vardı.

Bu gün erken gitsek sorun olmazdı bence.

Ayak bileğimin biraz daha üstünde olan botlarımı giyerek kapıyı açtım. Ceketimi giymeye çalışırken kapıyı kapatıp Eren gilin tarafına geçtim. Korumaların bir kaçı arabanın önünde dururken, diğerleri başka yönlerde nöbet tutuyordu. Hepsine günaydın diyerek eve doğru yürüyordum ki, bir tane adam gözüme takıldı. Simsiyah giyinmişti ve arkası dönük bir şekilde telefonla konuşuyordu. Konuşurken ayaklarını titretiyor ve fısıldıyordu.

Hassiktir.

Tam yanından hızla geçeceğim sırada adam beni fark ederek panikledi. Telefonu elinden düşüp yerde ters durunca konuştuğu kişinin ismini göremedim. "Hoşgeldiniz Damla hanım." Dedi neredeyse titreyerek.

Başımı sallayıp başka birşey söylemeden kapıya ilerleyip zile bastım. Kapıyı Nazlı açınca gülümseyerek içeri girdim.

"Günaydın Damla abla!"

"Günaydın Naz, Bu heyecan Mete için mi?" Dedim gülerek. Nazlı etrafına tedirgin bakışlar atıp eliyle ağzımı kapattı. "Ya sessiz olsana, şimdi Eren abim falan duyacak." Dedi.

Göz devirip bileğinden tutarak elini ittim. "Saçmalama Naz."
Nazlı'ya son kez bakarak merdivenlere yöneldiğim sırada arkadan Nazlı'nın sesini duydum.

"Eren abi spor odasında."

Eren'in odasının yanında duran odaya doğru yürüdüm. Kapıyı açıp içeri girdiğimde yerde şınav çeken Eren'i gördüm. Üzerinde siyah ince askılı bir üst, altında da gri eşofman vardı. Beni fark edince göz ucuyla bana bakıp ayağa kalktı. Nefeslerini düzene sokmaya çalışırken yanıma yaklaşıp önümde durdu. O kadar çok terlemişti ki, saçları alnına yapışmıştı. Yüzünden damlalar akıyordu. Bu yaşına rağmen kocaman olan kol kasları ona çok yakışıyordu.

DamerWhere stories live. Discover now