58. özlem açlığı

581 37 30
                                    

Rei- Ah Canım Sevgilim.

İyi okumalar 🦋

********

Eren Yalçın'dan..

Ölümü tattım. Fiziksel veya zihinsel olarak ölümü tattım. Kalbime saplanan kurşun ile ölümü tattım. Babamın tokatları ile ölümü tattım. Çınar'ı koruyamadığım için ölümü tattım. Damla'nın gözlerindeki çaresizliği görürken ölümü en derininden tattım.

Yapacağı seçimin Çınar olacağını biliyordum. Çınar onun kardeşiydi lakin ben onun için Nazlı'yı vermeyi bile düşündüm. Ben Nazlı'dan vazgeçerken o Çınar'dan vazgeçemedi. Seçmek zorunda değildi. Sonuçta o babasının emanetiydi. Onu anlıyorum lakin.. saçma sapan bir üzüntü işte.

Sorun değil.

Asıl sorun ne biliyor musun?

Damla'nın kendini öldürmesi. Bunu nasıl yapardı? Neden kendi canına kıymıştı? Gözlerimi açar açmaz Damla'yı sormuştum.

Bembeyaz bir odada uyandığımda ilk olarak ağzımdan çıkan kelime 'Damla' oldu. Annem ağlayarak kapıda bağırıyor. Hemşire de yüzüme bakıyordu. Ayağa kalkmaya çalışsam da vücudum da feci bir ağrı vardı.

Hemşire tekrar beni uzandırdı. "Sakin olun Eren bey. Damla hanım ameliyatta, iyi olması için doktorlarımız elinden geleni yapıyor."

Neler oluyordu? Biz neden buradaydık?

Hemşire şaşkınlığımı anlayınca olayı özetledi. "sizi terk edilmiş bir köşkte bulduk. Damla hanım kalbinden, siz de kalbinizden vurulmuştunuz. Geldiğimiz de kalbiniz durmuştu Eren bey. Saatlerce ameliyatta kaldınız. 2 haftadır komadasınız." Ne dediğini anlamıyordum.

"İki haftadır komadaysam Damla nasıl ameliyatta? Yalan söylüyorsunuz!"

"Damla hanımın sürekli kalbi duruyor. Uyanmakta zorluk çekiyor. Siz uyandınız ama Damla hanım.. onun için herşeye hazırlıklı olun."

"Ne diyorsun sen! Neye hazırlıklı olacağım!" Diye bağırarak ayağa kalktım. Başımın dönmesi umrumda bile değildi. Kapıdan çıktığım da direkt olarak koridorda yürümeye başladım. Danışmana ameliyathanenin yerini sorup oraya ilerledim.

Annem peşimdem koşuyordu. Ameliyathanenin kapısına geldiğim de Serkan abiyi, Gülsüm teyzeyi, Murat amcayı ve dedemi gördüm. Hepsi korkuyla cama yapışmıştı. Koşar adımlarla cana yaklaşıp hepsini itttim. Cama yaklaştım. Onu gördüm.

Damla'yı.

Sedye de uzanıyordu. Gözleri kapalıydı. Kalbini çalıştırmaya çalışıyorlardı. Başarmaları lazımdı. Yoksa benim de kalbim dururdu.

Aradan tam tamına 2 ay geçti. Okulların açılmasına az bir zaman kalmıştı ancak umrumda değildi. Damla'nın yokluğuna bir türlü alışamamıştım. Onsuz hayat geçmiyordu. O benim kişisel nir ihtiyacım hâline gelmişti. Her gün nasıl yemek yiyip su içiyorsam, her gün de Damla'yı görmem gerekiyordu.

2 ay olmuştu.

Damlasızdım. Tam anlamıyla suskundum. Yemekleri az yiyor, az uyuyor, az konuşuyordum. Epey bir kilo kaybetmiştim. Spora devam ettiğim için kaslarımda bir sıkıntı yoktu lakin zayıflıyordum. Günün 4 saati spor ile geçiyordu. Kafamı meşgul etmeye çalışıyordum sadece.

Geri kalan saatlerde ya müzik dinliyordum ya da kitap okuyordum. Genellikle şiir kitapları ilgimi çekiyordu. Mesela Özdemir Asaf'ın kitapları. Şiirleri benim kafamı meşgul ediyordu.

DamerOnde histórias criam vida. Descubra agora