4

202 23 43
                                    

"Felix?! Ne yapıyorsun?! "

Hyunjin'le evimde yaşadığımız olayın üstünden bir gün geçmişti. Tüm gece, nasıl rezil olduğumu düşünmüştüm. Sorularımın da beş tanesin çözememiştim.

Dün akşam, yani o olaydan sonra pek konuşmamıştık. Hatta normal olduğunuz gibi devam etmiştik. Ben biraz daha soru çözmüştüm. O da telefonuyla ilgilenmişti.

Şuan, okula gitmek için uyanmıştım. Tam tamına on beş dakikadır, bunları düşünüyordum.

Olduğum yerden, doğruldum. Sırtımı esnetmek adına birkaç hareket yaptım. Yorganı üstümden çekip, banyoya ilerledim.

Siktir. Hala evde bir adet Hyunjin vardı. Acele edip, sessiz olmalıydım. Aksi taktirde, ya beni basardı yada onu uyandırırdım. İki türlü de rezil olacaktım.

Düşüncelerimden ayrılıp. Sabahın tadını çıkarmaya çalışmak istiyordum. Yüzümü falan yıkayıp, günlük bakımımı yaptım.

Ardından, odama geçip okul üniformalarımı üstüme geçirdim. Saçlarımı güzelce taradım. Masamın üzerinde duran kapatıcıyı, yanaklarıma çillirimi kapatacak şekilde sürdüm. Sünger yardımıyla, dağıttım.

Dudağıma nemlendirici sürdüm. Çantamı hazırlamaya geçtim. "Aish! Bugün tüm dersler ağırmış. " galiba biraz fazla bağırdım. Ağzımı hızla kapattım. Hyunjin'in duymaması umudu ile çantamın zibini kapadım. Son olarak dior parfümünü üstüme sıktım.

Ceketimi ve çantamı da alıp odadan çıktım. Hyunjin'i aradım. Uyuyordu. "Hyunjin." koltuğun önüne diz çöktüm. "Hyunjin, uyan okul var. " diye tekrarladım. Gözlerini, yavaşça araladı. Bana baktı. "Vay. Çilli şey, sen böyle kibarmıydın? " Ona baktım. "Kes Hyunjin. Kibarım. Ama sen çok hayvansın. Hadi kalk. " arkamı dönerek mutfağa ilerledim.

Kahvaltı yapacak değildim. Kahve içmek istiyordum. Yapacak halim yoktu, ama yapmazsam ders anlayamazdım. "Ama düşündün be çilli. " arkamı döndüğümde gömleğini ilikleyen bir Hyunjin görmek pek inandırıcı gelmemişti.

"Ha? Ney? " Yaklaştı. "Noldu daldın? " alaycı bir şekilde söylemişti bunu. "Neye dalmışım? " bana baktı. "Hem zeki, hemde aptalsın. Bu şirin. " bedenlerimizi yaklaştırmak için hareket yapacağı sırada durdu.

"Kahvaltı, ne yapacağız? Ben acıktım. " bu isyanına güldüm. "Acıktın mı? " kafasını salladı. "Ben acıkmadım, ama istersen sana birşeyler hazırlaya bilirim. " bu sırada bardağıma kahve koydum. "Huh, gene mi yemeyeceksin? " suyu ısıtmaya koydum. "Evet."

Bana her zamanki gibi anlamazsız bir bakış attı. "Okula giderken alırız. " kafamı salladım. "Kahve ister misin? "

"Sen yapacaksan neden olmasın? Dünki gibi olsun. Lütfen. " ona ters ters baktım. Suyunu ve kahvesini de ekledikten sonra masaya ilerledim.

Ben ikinci kez suyu ısıtmaya koydum. Okula da götürüyordum. Yetmiyordu. Saat yediyi çeğrek geçerken, bende ayakkabılarımı giyiyordum. Ceketimi de üstüme attıktan sonra, Hyunjin'le beraber evden çıktık.

"Dün akşam çok fazla yağmur yağmış. " Hyunjin kafasını kaldırdı. "Ah, evet. Hadi gel, en yakın market şurda. " eliyle uzattığı yere bakarak kafa salladım.

Hyunjin'in hemen yanında ilerliyordum. Ellerimle oynamaya başladığımın farkına bile varmamıştım. Hyunjin, sabahtan yemek istediklerini alırken "Sen istemiyormusun? " sorusunu sordu. "Yok hayır. Kahvem var~" kahve termosumu gösterdim. Bana pek onaylamayan bakışlar attı.

"Can you teach math?"| HyunlixWhere stories live. Discover now