25

141 16 25
                                    

oy ve yorum gore bilir myiyim?
okulunuz nasil gecti?
iyi okumalarr



☆☆☆☆

"Sadece benim ol Felix."











Hava, az da olsa soğuktu. Rüzgar, suratıma vuruyordu. Bu his hoşuma gidiyordu. Sonunda akşam olmuş, hastaneden çıkmıştık. Üşüyordum. Hyunjin, telefondan biri ile konuşuyordu.

Konuşmasını bölmek istemiyordum. Önemli gibiydi, titrememe engel olamadım. Yanında olan bedenin titremesini hissetmiş olacak ki, konuşmasını yarı da kesti.

"Üşüdün mü bebeğim? Neden, bana seslenmedin." beni ısıtmak için, kollarının arasına alırken konuşmuştu. "Bölmek istemedim." 

"Sadece seni istiyorum, sen öldür. Ona bile rağzıyım." bu dediğine kıkırdadım. Önümüz de duran, arabayla oraya döndük. Hyunjin gayette normal karşılasa da, ben garipseyip korkmuştum.

"Bay Hwang. Geçin." arabadan ne zaman indiğini bilmediğim adam. Bize kapıyı açmıştı. Sanırım, Hyunjin'in tanıdığı biriydi.

Hyunjin, ilk önce beni geçirdi. Ben koltuğa oturunca, yanıma oturdu. "Eve." bana olan konuşmasının aksine, ciddi ve kaba ses tonuna karşın duraksadım. Nerdeydi benim minik sevgilim?

Araba hareket etmeye başlayınca, bana döndü. Az önceki halinden eser kalmayarak, bana güldü. "Sebi kendi evime, büyüdüğüm eve götürüyorum. Annem ve babam şuan yurt dışında. Onlar gelince, tanışacaksın." 

"Dur ne?" benim anlamsız bakışlarım, ona komik gelmişti. Gülmemek adına savaş veriyordu. Dudaklarını, birbirine bastırdı.

"Ah, şaşırınca daha da sevimlisin." sinirle, bacağına sertçe vurdum. Hızla bacağını tuttup, acıdığını belli eden sesler çıkardı. "Ailenle tanışmak çok zor olacak ve... Okul?" 

Garip sesler çıkarmayı bırakıp, bana odaklandı. "Onları boş ver. Sonra, konuşuruz." ona onaylayan bakışlar atarak, geriye yaslandım. Yolu izledim.

"Hava kararmaya başladı..." Hyunjin, dediğimin üzerine gözlerimi bacaklarımdan çekmişti. "Ha ne?" 

Ne, bacaklarım mı? Baktığı yere bacaklarıma baktım. Giydiğim pantolon boldu zaten, neye bakıyordu?

"Hava diyorum kararmaya başladı." gözleri, camdan dışarıya kaydı. "Ah, evet." 

"Eve ne kadar kaldı?" telefonun saatine baktı. "On dakika." önüme geri döndüm. Yolu izlemeye başladım. 

Hyunjin'in evini merak ediyordum. Çocukluğunda, da gelmemiştim. Bildiğim  kadarıyla, üç katlı bir malikaneydi. Kavgamızdan sonra, bir daha ev hakkında konuşmamıştık.

Hyunjin ve ailesi, okula daha yakın olduğundan dolayı, bizim mahallede. Busan'a geliyordular. Her hafta sonu, geri o eve dönerdiler. O eve gidince, yeni çıkan bilgisayar oyunlarını dener ve bana öğretmeye çalışırdı. 

Aklıma gelen, anılarla samimi, acı bir gülümseme yerleşti suratıma. Çok ama çok güzel zamnalardı. Eskiler, fazla ulaşılmazdı. Değil mi?

Eskiler; ulaşılamayan, özgün, hayal, gerçeklik ve uzaklık. Eskiler, tekrardan yaşanabilir. Fakat, aynı olmaz. Aynı hisi alamazsın. Eğer alabilseydin, deja vu yaşardın. 

Eskileri eski yapan; geçmişte kalması. Beyninde yaşamasıdır. Bunlara, geri dönemezsin. Anılarında kaybolmak, kendini yok etmekten başka hiç birşeye eş değildir.

"Can you teach math?"| HyunlixWhere stories live. Discover now