1- Kıyametin İlk Günü

1.7K 247 532
                                    

Tek bir şansım olsa geçmişe dönmek isterdim.

Çok çok geçmişe, çocukluğuma.

Babam bana o elmalı şekeri almadığı için sokağın ortasında avaz avaz ağlayabilmek isterdim. Düştüğümde babam gelip kucağına alsın isterdim. Yine eskisi gibi mızmızlanabileyim, yemek yemek istemediğimi söylediğimde en sevdiğim çikolataları göstererek şantaj yapsın.. Saçlarıma o renkli tokaları taksın, beni süslesin püslesin bir yerlere götürsün, doya doya koşup eğleneyim isterdim.

Arkadaşlarımla kavga edip, beş dakika sonra barışmayı isterdim.

O zamanlar da büyümek isterdim hep. Fakat büyüyünce anladım ki büyümek hiç benlik değil. O zamanlar büyümek için tuttuğum dileği, şuan bir dilek hakkım olsa da küçülmek için tutsaydım. Artık öyle sokak ortasında bağıra bağıra ağlayamıyorsun, babam gelsin de saçlarıma öpücükler kondurup beni sustursun isteyemiyorsun.

Kime yaslanmaya kalkışsan sırtında bir bıçak izi oluşuyor, mahvoluyorsun. Tek başına olduğunu idrak ediyorsun, içine atıyorsun duygularını gizliyorsun ama dayanamıyorsun. Susuyorsun, kendini dizginlemeye çalışıyorsun ama her gece aynı senaryoyla karşılaşıyorsun; sırılsıklam bir yastıkla.

Yaralar durduk yere kanamaya başlıyor, ne kadar uğraşsan da durduramıyorsun yada buna bir son veremiyorsun. Tazelenip tazelenip karşına çıkıyor ve yapacak hiçbir şey göremiyorsun.

Yanlış yapma şansını kendine tanıyamıyorsun, çünkü ceketin ilk düğmesini yanlış iliklediğinde diğer tüm düğmeler ait olmadığı yerlerde duruyordu.

Gerçeklik algımı yitirmek üzereydim, gözlerimi açamıyor ve sesimi çıkaramıyordum. Hemen yanımda ki adamın saçlarımı kavramasına izin veriyor, önümüzde ki buz dolu suya başımı daldırıp çıkarmasına karşı çıkamıyordum.

''Ben soğuğu severim Ediz Akbulut, beni yalnızlığıma götürür,'' zar zor dilimden dökülen bu sözler üstüne titrememi durdurmaya çalıştım. Saç köklerim daha sert çekildiğinde kahkahama engel olamadım. Göz kapaklarım güçlükle aralandığında, sadece metreler ötemde sinirden volta atan Ediz Akbulut'u görmek keyiflendirmişti. ''Papatya çayı öneriyorum, iyi gelir.''

Yavaşça dizlerinin üstüne çöktü. Yüzüme hiç bakmadan yanımda duran adama çıkması için eliyle işaret etti. Adam yanımızdan ayrılırken Ediz, çöktüğü yerde ufacık kalmıştı. Ediz Akbulut'u çok kez dağınık bir vaziyette görmüştüm, lakin bu en acısıydı.

Bu hayatta yaslanacağı tek bir omuzu olmuştu, dağıldığında onu kolaylıkla toplayabilecek yalnızca bir kişi vardı. O da şuan tam karşısında, eski püskü bir sandalyede elleri ve ayakları bağlı bir şekilde duruyordu.

104 GÜN ÖNCE

''Hiç içime sinmiyor bu durum,'' dedi boyalı siyah saçlarını karıştırarak. Şaşkınlıkla gözlerimi kırpıştırdım ve elimde ki sigarayı söndürdüm. ''Bu kadar yaklaşmışken hemde?'' gözlerimde ki alay onu elbette ki rahatsız etmemişti ama bir şeylerden dolayı endişesi olduğunu görebiliyordum.

Deri ceketimi omuzlarımdan geçirdiğimde benimle birlikte ayağa kalktı. ''Ortalıkta gözükme, ben sana ulaşmaya çalışmadığım sürece benimle irtibata geçme.'' başını aşağı yukarı salladı. Kollarımı sıkıca boynuna doladım. ''Seni çok seviyorum,'' diye mırıldandım, titreyen sesimi umursamadan. Saçlarıma öpücükler kondurdu. ''Bana ihtiyacın olursa ve o an bana ulaşamazsan,'' konuşmamı istemiyor gibi bedenimi daha çok sıktığında sustum. ''Yapman gerekeni biliyorsun zaten,'' dedim ondan ayrılırken. Yutkunarak başını salladı.

Masanın üzerinde ki dosyaları ve tabancayı, büyük siyah çantama yerleştirdiğimde içimde bir şeylerin canlandığını hissettim. Dudaklarım yukarı kıvrıldı. ''Başlıyoruz,''

Kırmızı Örümcek ZambaklarıWhere stories live. Discover now