16- Cehenneme Hoşgeldin

216 76 76
                                    

91 GÜN ÖNCE

Gerçeklik ve hayal arasındaki o ince çizgide uzun bir süredir parmaklarımı gezdiriyordum.

Usulca sırtında gezen parmaklarım, her dokunuşumda iğneleri kırarken derin bir nefes aldım.

Ediz Akbulut'un odasındaydım.

Nefesi her ne kadar düzenli olsa da uyumadığının farkındaydım. Geleli birkaç saat olmuştu fakat ikimizden de herhangi bir ses çıkmamıştı. İkimiz de konuşmuyor, odayı yalnızca nefes seslerimiz dolduruyordu.

Gerçek olamayacak kadar güzel bir andı.

Hayal olamayacak kadar yasak bir andı.

Sırtını usulca parmaklarımdan ayırdı, yatağı sırtıyla buluştururken gözlerimin içine baktı.

Tüm duygu yoğunluğunu gözlerine aktarırken, dudaklarıyla değil gözleriyle konuşmuştu.

Boşta kalan ellerim bu kez de dağınık saçlarına ilerlediğinde nefes aldığımı hissetmiyordum.

Aramızdaki ani yakınlaşmadan hemen sonra elimi tutmuş ve beni buraya getirmişti. Vücudum adrenalin duygusuyla tir tir titrerken Ediz, yalnızca yanıma sokulmuş ve öylece yatmıştı.

Bana dokunmamış, büyüyü bozmamak adına tek bir kelime etmemişti.

"Eylül," diye mırıldandı nihayetinde. Sesindeki yumuşak tını kulaklarımı doldururken dudaklarımı yaladım. Kafasını biraz daha hareket ettirerek, saç uçlarında gezen parmaklarımı başına bastırdı. "Çok güzelsin," sözleriyle dudaklarımda oluşan tebessüm içimi ısıtırken yatağında ufacık kalmıştım.

"Ediz," dedim bu kez. Fısıltı gibi çıkan sesim boğazımı yakarken genzimi temizledim. "Sende öylesin," gülümseyerek boşta kalan elimi tuttu ve dudaklarına götürdü. Elimin üstündeki sıcak baskı tenimi yakarken biraz kıpırdandım.

"İyi ki geldin," dedi dudaklarını elimin üstünden çekmeyerek. Yavaş bir şekilde başımı salladım. "İyi ki geldim," diye devam ettiğimde kafamın içindeki sesler susmuyordu.

Keşke gelmeseydin, dedi içimden bir ses.

Bunu ben değil Ediz söyleyecek, diye devam etti aynı ses.

İyi ki geldin, dedi daha kalın bir ses.

Bunun olacağını bilemezdin ama iyi ki geldin, diye devam ederken gözlerimi kapadım.

Biliyordum.

Günün birinde, Akbulutların arasına girdiğimde Ediz Akbulut'a aşık olacağımı biliyordum.

Yine de kendi içimde bunu hiçbir zaman kabullenememiş, her zaman olduğu gibi kaçmıştım. Bu kez kaçtığım kendim değil, duygularım olmuştu.

Başarısız olmuştum.

Ediz Akbulut'a aşık olmuştum.

Cehennemime gelmiştim.

"Sen iyi misin?" diye sordu yüzünü yüzüme biraz daha yaklaştırarak. Gözlerimi kırpıştırdım ve doğrudan gözlerine baktım. Siyahı andıran koyu gözleri her zaman böyle bakmıyordu.

Şu an yanımda olan Ediz, rol yapmayan bir Ediz'di. Gözlerindeki duyguların ardında tehlike barındırmayan bir Ediz'di.

Onu başımla onayladım ve yattığım yerde biraz doğruldum. "İki tehlike yan yana çok durursa ne olur biliyor musun?" diye sordum gülerek. Ediz sırtını yatak başlığına yaslayarak dudaklarını sarkıttı. "Küçük tehlikeler?" alaylı sorusuyla kaşlarım çatıldı. Kahkahası odada yankılanırken esasında demek istediği şeyi anladım ve istemsiz olarak gözlerim irileşti.

Kırmızı Örümcek ZambaklarıWhere stories live. Discover now