8- Geçmişin Uğultusu

298 137 306
                                    

97 GÜN ÖNCE

Bu ıssız ormandan yıllar sonra tekrar geçiyordum. Asfaltta ki o koku bile insanı tuhaf bir ruh haline sokuyor, korku filmlerini aratmayacak olaylar yaşanabileceğini düşündürüyordu.

Issızlığın buz gibi soğuğu enseme değiyor, yağmur taneleri arabamın camına çarptıkça asfaltı görmem zorlaşıyordu. Ezbere bildiğim bu yolda ilerledikçe nefesim daha da düzensizleşiyor, içimde bir şeyler kırılıyordu.

Biraz ötede, sol tarafta farları açık aracı görmemle sağ tarafıma baktım. Gözlerimin değdiği tabela gelmiş olduğumu gösteriyordu. Arabayı hemen yanında durdurduğumda birleşen far ışıklarından bir anlığına kör olduğumu düşünmüştüm.

''Kapat şunu kapat!'' gelen sesle gülümsedim ve kapatarak aşağı indim. Beyaz bir gömlek vardı üstünde, lacivert kumaş pantolonu gözlerini yansıtıyordu. Üstüne giydiği krem renkte ki ceketinin fermuarını boğazına kadar çekmiş, ellerini cebine sokmuştu.

''Bu ne yakışıklılık?'' kollarımı boynuna dolamadan önce ki son kelimelerimdi. Birbirimizi sıkı sıkı sardığımızda ikimiz de gözlerimizin dolmamasını diliyorduk. Poyraz saçlarımın arasına bir öpücük kondurdu. ''Özür dilerim,'' dedi ayrılırken. Dudaklarımda buruk bir tebessüm oluştu. ''Ben kaşındım, boşver.'' başıyla beni onayladığında arabasını gösterdi.

''Gidelim mi?'' sorduğu soruyla sağ tarafımıza baktım. Poyrazla birlikte çocukluğumuzu gömdüğümüz mezarlıktı orası. Uzun bir zamandır gelmiyordum. ''Kalsaydık,'' diye mırıldandım titreyen sesimle. Poyraz elini omzuma koydu. ''Sırası değil Nora, hadi.'' bunun üstüne herhangi bir şey söylemeyerek adımlarımı arabasına çevirdim.

''Savaş açtırmışsın,'' gülerek söylediğim bu söze Poyraz da güldü. Arabayı çalıştırdığında kemerimi bağlamam için bana baktı. ''Tamam, pekala.'' kemerimi taktığımda hızlı bir şekilde sürmeye başladı. ''Her oyun kuralına göre olmalı,'' dedi omuzlarını silkerek. Yanında ki camı sonuna kadar açtığında sigara içecek oluşunu anlamıştım.

Yağmur damlaları içeri süzülüyordu fakat pek rahatsız olduğumuz bir konu değildi. Vites kolunun yanında duran sigara paketine uzandım, kendime bir dal çıkardıktan sonra diğer dalı Poyraz'ın dudaklarına yerleştirdim.

''Tehlikeli sulardasın,'' kaşlarını kaldırarak saniyelik olarak bana baktı. ''Hiçbir şey Ediz Akbulut'a aşık olmak kadar tehlike yaratmaz.'' şaşkınlıkla gözlerimi kırpıştırdığımda bu kez vücudumu da ona dönmüştüm. ''Salak mısın Poyraz?'' hayretler içinde sorduğum bu soruyla Poyraz başını yana yatırdı. ''Seni senden daha iyi tanıyorum gerizekalı,'' başını tekrar yola çevirdiğinde bu kez gözlerini yumdu. ''Gerizekalısın,'' sessiz mırıldanışıyla arkama yaslandım.

''Öyle bir şey yok Poyraz,'' dedim sadece. Omuzlarını silkti, herhangi bir cevap vermedi.

Ediz Akbulut'a aşık olmak, kazanmamın ihtimali dahi olmayan bir kumardı.

Yerimde kıpırdandım. ''O gece sana verdiği flash bellekte ne vardı?'' dikkatlice yüzüne baktığımda dudaklarını sarkıttı. ''Hiçbir şey, boştu.'' kaşlarımı çattım. ''Nasıl boştu?'' sorumla birlikte Poyraz gaza biraz daha bastı. ''Bir dosya var ama kilitli, bu Uluç denen sarı enişte sağlam bir güvenlik sistemi oluşturmuş. İçine sızamıyorum,'' dikkatli sözleri yutkunmama sebep oldu.

Ediz Akbulut her neyin peşindeyse bunu oldukça derinden yapıyordu. Bana gösterdiği kişi hala Ediz Akbulut değildi, bana oynamaya devam ediyordu. Amacını anlayamıyordum, neyi neden yaptığını tahmin edemiyordum.

Ediz Akbulut'un zekasına kafa tutamayacak oluşum şuanlık duyduğum tek korkuydu.

''Evdekilere ne söyledin de çıktın?'' aramızda ki sessizliği bu sorusuyla bozunca gülümsedim. ''Hiçbir şey,'' dediğimde Poyraz da bunu bekliyormuşcasına gülümsedi. Arabanın radyosundan açtığı Fransızca şarkı, kırk dakikalık yolumuz boyunca arabada sesi olan tek şeydi.

Kırmızı Örümcek ZambaklarıWhere stories live. Discover now