3-Oyuna Eklenen Yeni Kurallar

443 208 190
                                    

102 GÜN ÖNCE

Geçtiğim bu boş yolları sanki bir yerden anımsıyordum ama henüz hatıralarımda tam bir şekilde yoktu. Telefonumda açık olan navigasyona ara sıra bakıyor, onun haricinde bu yolları ezberlemek istercesine aklıma kazıyordum.

Hayatım boyunca ne istediğimden emin olmamıştım. Hangi mesleği yapmak istediğime bir türlü karar verememiş, en sevdiğim yemeğin ne olduğunu bilememiş, en sevdiğim renk üzerinde defalarca dursam da bir sonuca varamamış, bu sebeplerle aslında kim olduğumu çözememiştim.

Ta ki o güne kadar..

21 Yaşıma bastığım o ilk güne kadar.. Ben annemin ve babamın kızıydım. Başka bir espriye ihtiyacım yoktu, bu yeterliydi. Ben babamın huzuru, annemin güzel kızı. En sevdiğim yemek pizzaydı, çünkü annem en çok onu seviyordu. En sevdiğim renge henüz karar verememiştim ama en sevmediğim rengi biliyordum; beyaz.

Lisede en arka sırada, öğretmenlerin bile tanımadığı o kişi ben değildim. Veya lisede ki bu silik hayat sonrası üniversitede değişen ve herkes tarafından sevilen o popüler kız da ben değildim. Bunlar geçmişimdi, kendimi bir kalıba sokamazdım. Ben şuandım.

Navigasyon, Akbulut ailesinin evinin önünde durduğunda derin bir nefes aldım. Ağır adımlarla arabadan çıktığımda Aralık ayının sert rüzgarı yüzüme çarpmıştı. Kapıda ki güvenlikler, beni tanırcasına bahçe kapısını araladıklarında teşekkür ederek içeri girdim.

Yalıları aratmayan üç katlı ev ve geniş bahçe karşısında gülümsedim. Akbulutlar gösterişi seviyordu, düşmanlarına bir kalkan görüyorlardı bunu. Bahçede birkaç kamelya, büyük bir yüzme havuzu, ufak bir sera ve heykeltraşlar bulunuyordu. Adımlarımı eve yönelttim.

''Hoş geldin!'' dedi Mira, daha zile basmama izin vermeden kapıyı açarak. Gülümsedim, ''Hoş buldum,'' dedim ve içeriye girdim. ''Kahvaltı için seni bekliyorduk bizde,'' diyerek bana yön verdi. Girdiğim salonun büyüklüğü beklediğim bir şeydi fakat bu kadarını kesinlikle beklemiyordum.

On kişilik bir yemek masası, çeşit çeşit kahvaltılıklarla doluydu. Masanın baş köşesinde oturan Erdal Akbulutla gözlerimiz kesiştiğinde yüzünde bir gülümseme oluştu. ''Hoş geldin kızım, günaydın.'' dedi ve eliyle yanında ki boş sandalyeyi gösterdi. ''Günaydın Erdal abi,'' yavaş adımlarla yanlarına ilerledim. Derin ve Uluç da masadaydı, ikisinin de bu evde yaşadıklarını biliyordum. Diğer baş köşede oturan Ediz, bana başıyla selam verdiğinde kısa bir şekilde onu süzdüm.

Saçları dağınıktı, kıvırcığa kaçan dalgalı saçlarından birkaç tutamı gözlerine geliyordu. Üstünde gri bir tişört vardı, yataktan kalkıp geldiği oldukça belli oluyordu. ''Günaydın,'' dedi Ediz sırıtarak. Gözlerimi ondan çektim ve sandalyeye oturdum.

''Eylül,'' dedi Erdal abi, kahvesini masaya bırakarak. ''Dün gece başarını anlattı çocuklar,'' diye devam ettiğinde karşımda oturan Mira göz kırptı. ''Ediz, seni görmek için bu sefer hiçbir şeye karışmamış ve sana ayak uydurmuş, ki konunun ne olduğunu bilmesem de onun için oldukça mühim bir konuymuş,'' sözlerinin üstüne Uluç sertçe elinde ki bıçağı bırakınca masadaki herkesin bakışı ona dönmüştü. ''Kusura bakmayın,'' dedi çekinerek. Uluçla gözlerimiz buluştuğunda, dudaklarımda ki gülümsemeyi görür görmez bakışlarını kaçırdı. ''Oğlumun güvenini kazandın sanıyorum,'' diye devam etti.

''Senin bana güvenmen çok daha önemli Erdal abi,'' dediğimde Erdal abi bunu beklemiyormuş gibi gülümsedi. ''Her ne kadar bu ekip Ediz ve artık benim yetkim altında olsa da, başımız sensin.'' cümlelerimle Ediz sahte bir gülümseme yolladı. O sırada gözlerim biriyle çakıştı. Müjde Akbulut.

Kırmızı Örümcek ZambaklarıOnde histórias criam vida. Descubra agora