14- Oyun Yeni Başlıyor

201 75 824
                                    

92 GÜN ÖNCE

Elimdeki kağıt parçasından gözlerimi uzun bir süredir ayırmıyordum. Etrafta birkaç uğultu vardı fakat tüm odağım yalnızca bu kartta yazılanlardaydı.

Oyun yeni başlıyor Ediz Akbulut. Kartlar yeniden dağıtılsın.
-Azra.

Bakışlarımı bu kez yanımdaki insanlara çevirdiğimde titrek bir nefes verdim. Uluç, önündeki bilgisayardan Meydan'ın etrafında bulunan kameralara bakıyordu. Mira ve Batu kendi aralarında tartışırken diğer üçlüye döndüm.

"Saçmalık," dedi Cengiz sert bir sesle. Derin başını iki yana salladı. "Bu ismi daha önce duyduk," dedi tüm sakinliğiyle. Kaşlarım çatıldığında gözlerimi Ediz'e çevirdim. Hafif bir şekilde başını sallayarak Derin'i onayladığında bir anlığına nefesimin kesildiğini hissettim.

"Nereden?" beklediğimden daha da otoriter çıkan sesimle rahatlarken çenemin titremesine zar zor engel oluyordum. Ediz bana döndü, ciğerlerine derin bir hava doldurduktan sonra sert bir şekilde yutkundu.

"Geçmişten," fısıltı gibi çıkan hışırtılı sesi ürpermeme sebep olurken gözlerimi yumdum. "Neden sana savaş açsın?" diye sordum bu kez, ses tonumu onunki gibi tutmak şu an en işime yarayacak olan stratejiydi.

Ediz gözlerini saniyelik bir şekilde bana çevirdiğinde, bakışlarındaki duygu kaşlarımın havalanmasına sebep oldu. Ediz Akbulut'un gözlerinde bir öfke yoktu. Bir kibir yoktu, bir alay hiç yoktu.

Tek bir duygu barındırıyordu o koyu gözlerinde; hüzün. Gözlerimizin buluştuğu o bir saniyede gizlemeye gerek duymadığı açık bir hüzün..

"Nasıl abi?" diye sordu Batu, aramıza katılarak. Onunla birlikte Mira da yanımıza geldiğinde elimde sıkıca tuttuğum karta çevirdi gözlerini. Ediz omuzlarını kaldırdı. Gözlerindeki tüm duyguyu silerek çenesini dikleştirdiğinde bakışlarını karşımızdaki duvarda tuttu.

"Nerede bulabileceğimi tahmin ediyorum," dediğinde usulca bana döndü. "Eylül Nora," dedi keskin bir şekilde. "Benimle gelir misin?" bu sözleri ekiptekiler için bir emir iması olarak algılansa da aslında öyle değildi.

Ediz Akbulut beni yanında istemişti çünkü gözlerinde barındırdığı o duyguyu bir tek bana göstermişti.

İki gün önce bana dediklerinin pişmanlığı mıydı yoksa sahiden de burada beni yanında mı istiyordu bilmiyordum ama içimi ısıtmıştı.

"İş yaptığım insanlardan birisi çıkmasın sonra?" alaylı sesimle dudakları yukarı kıvrılırken omuzlarını indirdi. "Çıkacağını sanmıyorum," ses tonundaki samimiyetle başımı aşağı yukarı sallarken ekiptekilere döndü.

"Uluç, bir kez olsun kameralardan gözünü ayırma," bunun üstüne Uluç yalnızca başını sallarken bilgisayara oldukça odaklanmış görünüyordu. "Batu ve Cengiz," dedi bu kez ikisine dönerek. "Bulunduğumuz civarlarda bir göz gezdirin," diye devam ederken ikisi de bir adım geriye çıktı. "Derin, sen babamın yanına git. Bugün Meydan'a gelmesine izin verme," Derin'in kaşları çatılırken Ediz başını salladı. "Bu nottan babamın haberi olmayacak." keskin çıkan sesi boşluğuma gelirken başımı salladım.

"Beni saymadın," dedi Mira çatık kaşlarıyla. Ediz derin bir nefes verdikten sonra gözlerini etrafımızda gezdirdi. "Git Uluç'a falan yardım et, takıl sen." Mira gözlerini bilgisayar masasına çevirirken, Uluç'un bakışları yarım saat sonra ilk defa bize dönmüştü.

Dudaklarımda beliren gülümsemeyi saklamayarak Ediz'e döndüm. "Çıkalım o zaman," diyerek adımlarımı Meydan'ın çıkışına ilerlettim. Yalnızca birkaç adım arkamdan beni takip ettiğini hissediyor oluşum vücudumun kasılmasına da sebep oluyordu.

Kırmızı Örümcek ZambaklarıWhere stories live. Discover now