🌠otuz beş

1.9K 191 243
                                    

Beğenip yorum yaparsanız çok mutlu olurum, gün içinde yeni bölümler gelebilir. Keyifli okumalar 🩷

CORALINE YOK OLMAK İSTİYOR

Saatler öncesine dönüp baktığımda kendimi suçlamam gerekiyorken yapamıyordum. Bu sabah uyandığımda geç kaldığım için kendime dakikalarca kızmıştım ama ben de insandım. Ben de bazen geç uyanabilirdim, ben de güneş doğduktan sonra kalkabilirdim. Korkmuştum, başıma bir şeylerin geleceğini biliyordum ama devasa parmak izleriyle okula gelip arkadaşlarıma rezil olacağımı bilemezdim.

Dolu gözlerim ellerimizdeydi, çekmeye çalışıyordum ama sıkı tuttuğunun farkında bile değildi. Sinirliydi, belki de kırgın... On iki yıllık arkadaşına yumruk atmak sadece Alp'i değil, Utku'yu da kırmış olmalıydı.

Koridora çıktığımızda elimi elinden çektim tüm gücümü kullanarak. Hem rahatsız oluyordum hem de insanlar yanlış anlardı. Üstelik burası okuldu, el ele gezmemiz doğru değildi.

Dolu gözlerimi, birkaç parmak izinin bulunduğu yanağımı ve morarmış dudağımı saklamak için kafamı öne eğerek yürürken hiç sevmediğim sarı saçlarıma ilk kez teşekkür ediyordum çünkü yüzümü saklıyorlardı. Nereye gittiğimi bilmiyordum, bu okulla ilgili bildiğim yerler sınıfım ve kantinden ibaretti. Eşit ağırlık sınıfı olduğumuz için fen bilgisi derslerini görmüyorduk ve sayısal öğrencileri gibi sürekli laboratuvarı kullanmıyorduk. Zaten çok fazla devamsızlık yapmıştım, okula doğru düzgün geldiğim bile söylenemezdi.

Giriş kata geldik ama Utku durmadı, tekrar merdivenlere yöneldi. Bodrum katta neler vardı bilmiyordum ve onunla bodrum katta yalnız kalmak istemiyordum. Yüzümdeki tereddütü fark ettiğinde "Korkmana gerek yok," dedi. Böyle dediğinde rahatlatmıyordu beni, aksine korktuğumu yüzüme vurduğu için kendime kızıyordum. Korktuğumu saklamalıydım ama yapamıyordum. "Gelsene sarı."

Kafamı sağa sola salladığımda derin bir nefes verdiğini duydum. Belki de kızacaktı. "Rahat edebileceğin bir yere götürmeye çalışıyorum seni, eğer rahatsız hissedersen ben yanından giderim. Olur mu?"

Kantin giriş kattaydı ve neredeyse okulun yarısı buradaydı, bu kattaydı. Nasıl görünüyordum bilmiyordum ama perişan göründüğümü hissediyordum. "Sen in," dedi merdivenlerin başına geldiğimde. "Sağdan üçüncü odanın orada beni bekle."

Beni burada bırakarak gittiğinde daha fazla insanların çevremde olmasına dayanamayarak merdivenlerden inip dediği gibi sağdan üçüncü odanın önünde durdum. Eğer sınıftan kaçar gibi çıkmasaydım, çantam ve montum yanımda olsaydı Utku'yu beklemez dışarı çıkardım ama onları burada bırakamazdım. Özellikle montsuz, dışarı çıkamazdım.

Sırtımı duvara yaslarken kendimi ne kadar sıktığımı daha yeni fark ediyordum. Ağlamamak için kendimi o kadar sıkmıştım ki bedenimin acıdığını hissettim. Rahatlamaya çalıştım ama yapamadım, sanki kendimi bıraksam şuraya çöküp ağlayacaktım.

Kendimle verdiğim savaş esnasında merdivenlerden adım sesleri geldiğinde yaslandığım duvardan ayrılarak ayaklarıma çevirdim bakışlarımı. Kimsenin yüzüne bakacak cesaretim yoktu. "Geldim." dedi Utku. Elinde bir tepsi vardı, kantinden almışa benziyordu. Tepsinin içine bıraktığı anahtarı alarak kapıyı açtı, lambayı yaktı. Spor eşyaları vardı, bir masa ve üç sandalye, kırılmış bir tahta... Depo gibi bir yerdi, daha fazla incelemeden içeri girdim. Elindeki tepsiyi masanın üzerine bırakarak tekrar kapıya yaklaşıp kilitlediğinde huzursuz hissediyordum.

Ben kapımı hep kilitlerdim yalnız kalmak için. Şimdi bir başkası kapıyı kilitliyordu, benimle yalnız kalmak için.

"Buraya kimse gelmez." dediğinde yanından uzaklaşarak sandalyelerin birine oturdum. Başka da bir şey söylemedi, belki de ne diyeceğini bilemiyordu.

Coraline Yok Olmak İstiyorWhere stories live. Discover now