🌠otuz yedi

2.1K 193 299
                                    

10 bin kelimelik uzun bir bölüm oldu, beğenip yorum yaparsanız çok mutlu olurum. Keyifli okumalar 🩷

CORALINE YOK OLMAK İSTİYOR

Esra ve Ezgi, hangimiz daha güzel olduk kapışmasındayken sweat ve pantolonla onları izliyordum. Esra, Ezgi'den daha fazla taş yapıştırdığı için Ezgi olay çıkarmıştı ve hâlâ kendini haklı görüyordu.

Ezgi herkese güzel görünmek istiyordu, Esra sadece sevgilisine.

"İyi," dedi Esra. "Bir taşımı çıkarıyorum ama fazlası yok, azaltmam. Seninle aynı sayıda taş takacağız."

"Kabul," dedi Ezgi hevesle. "Beyaz olan gözüne çok büyük olmuştu zaten, beğenmedim."

"Gerçekten mi?"

"Evet," dedi Ezgi bilmiş bir tavırla. "Ama her hâlin güzel."

"Sevgilim benim ne hallerimi gördü bir bilsen... Hastalıktan ölmüş, kan ter içinde yatakta yatarken bile gördü... O günden sonra saldım her şeyi."

Ezgi kıkırdarken bana döndü. "Sence," dedi gözleri ikimiz arasında gidip gelirken. "Çok abartılı olmadı mı taşlar?"

"Bilmem," dedim Esra'yı incelerken. "Güzel oldu."

"O zaman çıkarmıyorum." dedi Esra. Aynanın karşısından alamıyordu kendini.

"Ne yaptın Lâl?" diye sordu Ezgi isyan eder gibi. Panik olarak "Özür dilerim," dedim. "Ama karar veremiyorum, ikiniz de çok güzelsiniz."

"Esra çıkarmıyorsa ben de bir taş takacağım," diyerek çekmecesini açıp bir kutu çıkardı. İçinden iki tane küçük beyaz taş alarak gözlerindeki taşların yanına birer tane daha ekledi. "Nasıl oldu?"

"Güzel." dedim hemen. Aslında... Bu yarışa gerek yoktu, ikisi de çok güzeldi. Ezgi lacivert saten elbisesinin içinde, Esra da krem rengi mini elbisesinin içinde hoş duruyordu.

"Ee Lâl," dedi Esra bana dönerek. "Hadi seni de hazırlayalım."

"Ben hazırım."

"Nasıl? Makyaj yok mu? Elbise yok mu? Takı yok mu? Taşlar yok mu?"

"Yok," dedim ayağa kalkarak. "Böyle iyiyim."

"Ama... Bari bir tane taş yapıştırsaydın." diyen Esra'ya kaşlarımı kaldırdım. O da anlayış göstererek daha fazla ısrar etmedi. Alt kattan zil çaldığında Ezgi koşar adımlarla odadan çıkmış, Esra ve ben de peşinden çıkmıştık.

Mustafa ve Caner gelmişti, ikisinin elinde de kocaman hediye paketleri vardı. Ezgi'ye sarılarak hediyelerini verdiler, ardından Esra ile sarıldılar. Bana döndüklerinde baş selamı vermekle yetinmişlerdi. Hareketlerim tüm okulda yayılmıştı, dokunuşlardan ve konuşmalardan rahatsız olduğumu neredeyse herkes biliyordu. Ondan böyle üzerime geliyorlardı ya...

İnsanlar, başka insanların açığını görünce vurmaktan çekinmezdi. Birine zaaflarını anlatmak, onun eline dolu bir silah vermekten farksızdı.

Salonda koyu bir sohbet ortamı oluşmuşken zil tekrar çaldı. Tanımadığım üç kişiydi, Ezgi'nin okulda çok fazla arkadaşı olduğunu biliyordum. O ve Utku, okulun sahibi olduğu için miydi bilinmez neredeyse herkesi tanıyorlardı. Herkes de onları tanıyordu.

"Belki tanıyorsunuzdur ama yine de tanıştırayım: Semih, Bera ve Kubilay. Sayısal sınıfından."

"Tanışıyoruz biz zaten," dedi Bera samimi gülümsemesiyle. "Lâl hariç. Lâl'di değil mi?"

Coraline Yok Olmak İstiyorWhere stories live. Discover now