Yatıya Misafir

26 3 2
                                    

Hayatım sanki küçük bir fanustaymış gibi hissettiğim anıydı benim için.  Yetişememek benim için bir yaşam tarzıydı ama aynı zamanda yetişmeye çalışmak bambaşka bir yaşam tarzı olmuştu bana. Ben koşuyordum nereye, kime, neden bilmiyordum. 

Koşmak zorunda olduğum bir yarıştı bu. Koşarken takılıp düşemezdim, dinlenemezdim. Bunları yapmam için hak etmem gerekiyordu. Hak etmek de kolay değildi ki. 

Sabah saat altıydı ve ben bu saatte kalkmıştım. Kendi iradem değildi tabii ki. Zorla yapılan bir eylemdi. Bu sene öyle çok dayatılıyordu ki bana artık işlemiyordu hiçbir şey.

Deneme sınavına gidecektim. Hani şu girmezsen ölürsün sınavı. Sen nesin ya anlayalım bakalım diye pat diye soramadıkları için önümüze optik koyulan sınav. Bildiniz mi?

Sınava iki saat vardı ama ben uyursam uyanmazdım çünkü sorumluluk gerektiren her işten uyuyarak kaçmak benim göbek adımdı.

Kendime kahve suyu koydum. Annem nöbete gitmek için hazırlanıyordu. Beni ayakta görünce şok olup küçük bir nazar duası okumayı ihmal etmedi.

Bazen ben de şaşırıyorum bizimkilere. Böyle küçük şeylerle mutlu oluyorlar. Erken kalkmam, test çözmem.

Aylin'i aradı ben yarı uyanık yarı uyurken. 

Kendine görev edinmişti bu sene hepimizi kazandırmaya. 

Efe'yi aradım ben de. Açmadı tabii ki. Ben sınav saati gelene kadar oyalanacak bir şeyler arıyordum. Özgür'ü aramak geldi içimden.

Açmayacaktı çünkü uyuyordu. Çünkü sınava girmeyecekti. Çünkü okul kazanmak da gitmek de umurunda değildi onun. Çok özeniyordum ona. Okulu reddetmesine değil. Bu denli kararlı ve cesur olmasına. 

Ben daha ne olmak istediğimi bile bilmezken bu sınava çalışıyordum. Kendimi bir yere ait hissetmiyorken saatlerimi harcıyordum. Korkaktım çünkü. Risk alamayacak kadar korkuyordum. Kendime sormaya korktuğum sorular vardı ve kaçıyordum ama nereye kadar kaçacaktım bilmiyordum.

Kendimi sorgulamaya cesaret etmiştim ki sınav saati geldi. Hazırlanmak için kalkıp gittim odama. Ankara'nın hiç barışmadığım havasına baktım önce. Ne giysem hayatta kalırım diye.

Giyindikten sonra Özgür'ü aradım. Sevgili olduğumuzdan önce onu kontrol etmem gerekiyordu. 

"Güzelim" diye açtı telefonu

"Günaydın" dedim ben de o sesinin duyunca. 

"Günaydın hazır mısın?" dedi ben onu kontrol edecektim halbuki.

"Çoktan" 

"Güzel çıkıyorum o zaman."

"Çık...sevgilim" diye fısıldadım utanarak.

"Duyamadım" dedi haylaz bir gülüşle.

"Yok bir şey" dedim bozularak.

"Yaa oyunbozanlık etme" dedi.

"Sevgilim dedim" 

"Oyyy sevgilim mi dedin?"

"Özgür" diye cırladım telefonun öbür ucuna. 

"Tamam tamam kızma iniyorum hemen" dedi.

Telefonu kapatınca karşımdaki aynaya baktım. Aptal bir sırıtış vardı yüzümde. Kafamı iki yana sallayıp çıktım evden.

Bu defa Efe de gelmişti buraya kadar

"Ooo güzellik gelir miydin buralara kadar?" dedim. Köşeyi dönmeye her zaman üşendiğinden apartman önünde görünce şaşırmıştım. 

MEVSİMLER GEÇERKENHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin