Kutlanamayan Kutlamalar

19 2 0
                                    

Mutluluk da mutsuzluk da anlık bir şey. Aşk gibi. Aniden gelir ve gider. Bazen zannetmeler hatta umutlar bile anlıktır. Her şeyin yıkımı basittir. Herkes her şeyi yıkabilir. Yıkılanlar bir sabah yeniden inşa edilir. Herkes arkasında enkaz bırakabilir ve herkes enkaz altında kalabilir.

Buna hayatın cilvesi mi deniyor yoksa yaşam şartları mi bilmiyorum. Zamanla öğreneceğim bunu biliyorum. Zaman kavramını ne zaman idrak ederim bilmiyorum ama.

Öğrenmek öyle kolay değil çünkü. Birilerimiz bir şeyleri öğrenmek için acı çekiyor. Düşüyoruz, kalkıyoruz dizlerimiz kanıyor, kalbimiz paramparça oluyor. Öğreniyor muyuz? İlla ki.

Kötü tecrübe de tecrübedir neticede. Hatta belki en iyi tecrübe kötü tecrübedir. 

Sabahın ilk ışıklarına kadar oturmuştum sebepsiz yere. İçimdeki o saçma iç ses susmadan anımsatıyordu bana bazı şeyleri. 

İyileri kötüleri tekrar ve tekrar kafama kazır gibi anlatıyordu. Bense sadece üzülüyordum o Ahu'ya bazen gülüyordum bazen vah diyordum.

Sınava sahiden az denecek bir zaman vardı. Sömestr tatiline iki hafta vardı. Bahara az kalmıştı ilk kez mutlu değildim. Sonunda beni ne bekliyor bilmiyordum. 

Aptal meslek seçimi formları, testleri bana kim olduğumu söylüyordu haftalardır. 

Ben kim olduğumu sorgulamaktan sıkılmıştım onlar bana kim olduğumu söylemekten bıkmamışlardı. 

Her şeyin bu kadar üst üste geldiği dönemde Efe'nin doğum günü kutlaması vardı. Bu sene ilk kez baş rol olmak istemediği bir kutlama istiyordu. 

Bu yüzden bizimkiler yokken bizde toplanacaktık. En zararsızı buydu ve belki de en ucuzu.

Ben her şeyi organize etmeyi üstlenmiştim bile. Bunu yapacak son insandım ama bazı sorumluluklardan kaçmak için bazı sorumluluklar almak gerekir. Fedakarlık gibi düşünmek lazım. 

Bizimkilerin sabah bin bir telaşla hazırlanarak boşalttığı eve süslemekle başladım önce işe. 

Süslemekten kastım da 18 yazan balonları duvara asmaktı hepsi bu. 

Çünkü ben ne kadar süslersem süsleyeyim Efe sünnet düğünüm diyerek dalga geçecekti. Sırf bu bahane ile Sünnetime Hoş Geldiniz yazan bir süs alıp salondaki masanın arkasına astım. Benim için asrın esprisi olduğu için en az beş dakika bakıp güldüm. Ya sahiden çok komiktim ya da ağır depresyondaydım. Sonucundan korktuğumdan fazla sorgulamadım bu ikilemi. 

Süslemeden sonra kahve suyu koyup kaynamasını bekledim. Soğuk Ankara sabahlarına en yakışan şey bir sıcak kahveydi belki. Tabii uyumak varsa seçeneklerde onu seçerdim ama benim seçeneğim arasında bugünlük yoktu. 

Kahvemi hazırladıktan sonra belki kendime yapacağım en büyük kötülüğü yapıp sigara yaktım. Ortamı romantize etmek için lazım gibiydi ve Efe'nin bizde kaldığı gecenin sabahında bana bıraktığı paketi yakalatmadan bitirmem gerekiyordu.

Özgür'e mesaj attım sonra. Yaptığım kahve keyfinin fotoğrafını attım. Sabah saat 8'di ve belki o yüzüncü rüyasını görüyordu. 

Ama on dakika sonra döndü mesajıma.

Özgür: hiç yakışıyor mu bu sana? 

Özgür: kızdım bak şimdi.

Özgür: bensiz yaptığına kızdım bu keyfi :)

Ahu: bu seferlik böyle oldu :(

Özgür: niye uyanıksın?

Ahu: asıl sen neden uyanıksın?

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Mar 23 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

MEVSİMLER GEÇERKENHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin