1🍀

188 13 3
                                    





Ağzına tıkıştırdığı bisküvileri yutmakta zorlanınca biraz süt içti. Doğrusu boğazına takılmasa sade yemeye devam etmek isterdi. Tıka basa dolu olan ağzı nefes almasını zorlaştırıyordu ama yine de çok lezzetliydi. Bunca acelenin arasında kendisine dik dik bakmakta olan annesine gülümsemeyi ve yeni bir bisküviyi ağzına atmayı eksik etmemişti. Masada her şey vardı. Geçen baharda özenle kaynatılan frambuaz reçeli, sırf Holly seviyor diye çiftlikten özel getirilen hindi yumurtası, çeri domatesler, süt, portakal suyu ve çay. Lakin Holly tüm bunlar arasında en çok annesinin kurabiyelerini yemeyi seviyordu.

Holly bir hışımla karnını doyururken annesi büyük bir özenle dilimlediği salamlardan küçük bir lokmayı ağzına attı. Genç kıza nispeten o, usul usul yemek yemeyi tercih eden ve her şeyi küçük parçalara ayırarak çiğneme taraftarı olan bir hanımefendiydi.

Bayan Carolin kıtlıktan çıkmış gibi yemek yiyen kızına bakıp esefle başını iki yana salladı. Her sabah böyle değildi, bugüne özel bir acelesi vardı Holly'nin. Bunu biliyordu ancak öyle bile olsa bu davranış sofra kurallarına aykırı ve bir hanımefendiye yakışmayacak türdendi. Zaten dolu olan ağzına bir bisküvi daha tıkıştırdığında daha fazla dayanamadı.

"Yeter artık Holly, biraz yavaşlar mısın lütfen hayatım? Yetişmeye çalıştığın yer her yaz gittiğin büyük annenin evi. Eminim her yaz olduğu gibi yine vaktinde yetişirsin. Bir yere kaçmıyor ya."

Holly ne yazık ki annesini duymuş gibi gözükmüyordu. Sıradan günlerden biri olsa elbette o da yavaş yerdi. Ya da yemezdi. İtiraf etmek gerekirse Holly hiçbir şeyi yavaş yapmaktan hoşlanmazdı. Yemek yemek de buna dahil. Ve bu huyu neredeyse bir bukalemun kadar yavaş olan kız kardeşinin canını sıkıyordu.

Holly annesinin meşhur bisküvilerinden birini daha ağzına tıkıştırdı ve boğuk sesi ile "Üzgünüm anne. Şu an hiç yavaş olamam. Yapacak çok işim var önce..." diye bir şeyler söyleyecekti ki kendinden beş yaş küçük olan kardeşi Lily -Holly'nin tabiri ile küçük bir bukalemun- tarafından sözü kesildi. Holly başına gelecek şeyi bildiği için öncesinde göz devirdi ancak ağzı dolu olduğu için de cevap veremedi.

Lily iki yana ayrılarak örülmüş saçlarından birini elinin tersi ile arkasına atıp cırlayan sesi ile araya girdi.

"Biliyoruz Hol! İlk önce o küçük kitapçıya gideceksin. O kadar küçük kitapçıda kendine uygun tuhaf şeyler bulduğundan emin olduktan sonra en az beş kitap alıp oradan manava uğrayacaksın. Sonra büyük annemin en sevdiği meyvelerden alacaksın. Kaldı ki bu en çok ananas oluyor genelde. Daha sonra oradan bisikletinin sağlık kontrolünü yaptırıp bir yaz tatili boyunca seni idare eder mi etmez mi diye kontrol ettireceksin. Bisikletçi sana yine frenlerden bahsedecek ve eve gelip anneme yeni bir bisiklet için yalvaracaksın. Annemse her yaz bisikletini çıkarıyorsun ancak sadece bir kez biniyorsun deyip konuyu kapatacak. Tüm her şey bittiğinde eve gelip annemden harçlık için dileneceksin. Oldu mu?"

Holly göz ucuyla seyrettiği kardeşi için özenle yüzünü ekşitirken dediklerinin hiç birini umursamadığını belli edercesine annesine döndü. Aslında önemsemişti ama kız kardeşinin bu huyundan nefret ettiği için duymazlıktan gelmeyi tercih etti.

"Anne şu küçük bukalemuna söyler misin önce o iki metrelik dilini içine çeksin sonra da mümkünse kendinden beş yaş büyük olan ablasına abla demeyi öğrensin! Ayrıca ismimi de kısaltmadan tam olarak söylesin!"

Bayan Carolin ağzına nihayet sonuncusunu aldığı salamı çiğnemeye koyulurken Lily'e seslendi.

"Lily! Ablan artık on yedi yaşında ve senden yeterince büyük. Neden ona abla demeyi denemiyorsun tatlım? Bu hem senin gibi tatlı bir kız için çok hoş olur."

ELENOR'UN SİHİRLİ ORMANIWhere stories live. Discover now