15🍀

27 6 0
                                    




Bazı ağaçların yaprakları rüzgarla savrulurken bile evini unutmaz. Kuruyup yok olduğunda bile toprakta aynı ağaca hizmet etmek için çürümeye devam eder. Vefa örneği bu bağlılıklarını ağaç dünya üzerinde yok olana ya da çoğalıp bir orman olana dek sürdürürler.

Kollarını yavaşça muhafızdan çeken Holly, gülümseyerek gözyaşlarını sildi. Böyle bir sarılma tüm buzları eritmişti ikili arasındaki. Sıcak bir iklimin ilk günü başlamış, gökyüzü daha da berraklaşmıştı sanki. Holly evinden millerce uzakta olan bir yaprak olsa da ait olduğu ormana geldiğinden beri vefasını göstermeye devam ediyordu. Bir insan için olağanüstü olan birçok şeye ayak uydurup, görevi için çok çalışıyordu. Bu arada ormanın genç muhafızına da kalbini kaptırmak kaçınılmaz olmuştu elbette.

Genç kız akmaya devam eden burnunu çekerken "Artık 3. bölgeden neden nefret ettiğimi anladım,"dedi. Elinin tersi ile saçlarını geri iteklerken "Ah! Gerçekten sulu gözün tekiyim galiba," diye söylendi.

Megan hâlâ hareketsizce duruyordu. Gözlerini şaşkınca kırpıştırırken aniden kalktı ve mutfağa geçti. Genç adamın robotumsu adımları ile uzaklaşışını seyreden Holly onu da anlamaya çalışıyordu. Çok ani hareketleri vardı. Birden bire sarılmak onu şaşırtmış olmalıydı. Megan mutfak bölümüne geçtiğinde elleri ile tezgahtan destek alarak öne doğru eğildi. Derin derin nefes alıyordu, terlemişti. Gömleğinin düğmelerinden birkaçını açtı, sağlıklı nefes de alamıyordu ki. Hep yüreğinde kısılıyordu tüm hava. İçini kıpır kıpır eden şey her neyse göğüs kafesini sıkıştırıyordu. Sanki Holly koca bir nefes olmuş da kursağına yerleşmiş gibiydi. Evet, en iyi tasvir ancak bu olurdu. İstemsizce hareket eden göz kapaklarını kontrol etmeye çalışırken hâlâ güçlü bir şekilde atmakta olan kalbine dokundu.

"Bu nasıl oldu? Nasıl her şeyi anlatıverdim?" diye fısıldadı. Sonra da acınası bir şekilde gülümsedi.
"Holly'e neden kayıtsız kalamıyorum? Ne oluyor bana? Ben...ben hiçkimseye hiçbir şey anlatmazdım ki. Şimdi ne değişti? Ne oluyor bana böyle?"

Gerçekten de muhafız için adeta bir sır olan bu olayı bir çırpıda Holly'e anlatması çok garipti. Holly, artık genç muhafızın kalbinin derinliklerine girmeye başlamıştı. Muhafız kabul etse de etmese de kalbi Holly'e yaklaşıyordu. Bu beklenmedik ve kontrolsüz olan koşu zavallı muhafızı telaşlandırsa da bundan hoşnutsuz da değildi. Sadece kayıtsız kalmak zorunda olmak üzüyordu. Keşke daha kontrollü ilerleyebilseydi.

Yüzünü yıkayan Megan, gömleğinin düğmelerini yeniden kapattı. Biraz daha iyi hissediyordu. Az önceki elektriklenme geçmiş vücut ısısı da normale dönmüştü. Son kez derin bir nefes aldı ve oturma odasına geçti. Holly, büyük bir iştahla sandvicini yiyordu. Ağzındaki büyük lokmayı çiğnerken boğuk çıkan sesi ile "Bana diyorsun ancak sen de az maharetli değilmişsin. Senin karın da çok şanslı olacak," dedi sonra da zaten dolu olan ağzı ile sandvicinden bir parça daha ısırdı. "Bu kadar leziz bir sandviç yememiştim doğrusu. Enfes enfes." Holly üçüncü bir ısırıkla tıpkı palamutla yanaklarını doldurmuş sincap gibi ağzını iyice doldurduğunda kaşlarını çatan Megan Holly'e doğru yürürken "Yavaş ye boğulacaksın! Ayrıca karıma yemek falan yapmayı düşünmüyorum. Anlayacağın yemek yaptığım tek kız sensin!" dedi kaşlarını kaldırırken.

Genç kız ağzına aldığı ekmeği eli ile tıkıştırdı ve "Şanslıyım desene!" diye kıkırdadı. Öyle tıka basa yiyordu ki boğulursa bunun şans mı şanssızlık mı olduğunu uzun bir süre düşünmek zorunda kalacaktı muhafız.

Megan gülümseyerek Holly'i izlerken büyük keyif alıyordu. "Yavaş ye yavaş. Şimdi boğazına tıkılacak. O kadar acıktıysan benimkini de yiyebilirsin."

Genç kız, ağzı doluyken bardaktaki meyve suyunu da içmeye başlayınca daha fazla dayanamadı ve boğazına takılan lokmalar öksürmeye başladı. Birkaç öksürükten sonra geçmeyince Megan telaşlanmıştı. Endişe ile Holly'nin sırtına hafifçe vurmaya başladığında söylenmeye de devam ediyordu.

ELENOR'UN SİHİRLİ ORMANITahanan ng mga kuwento. Tumuklas ngayon