31. GERÇEĞİN SURETİNE BÜRÜNEN YALANLAR

4.5K 280 172
                                    

Selam efendilerim, nasılsınız, ne yapıyorsunuz? Beni soracak olursanız her zamanki gibi yorgun ve bitkinim. Bir mahkûm gibi gün sayıyorum ama az kaldı. Biraz daha dişinizi sıkmanızı istiyorum. Sonra bol bol bölümle geleceğim.

Küçük bir isteğim var. Bazılarınız Herkesin Efendisi için çok güzel videolar yapıyorsunuz. Bunun için hepinize teşekkür ederim ama video yaptığınızda beni etiketlemeyi unutmayın. Bazılarınız gözümden kaçabiliyor. Hepsini tek tek izleyip yorum yapmak istiyorum. Şimdiden teşekkürler 🖤

Bu bölüme bol bol satır arası yorum bekliyorum. Yorumlarda buluşalım.

ÖPÜLDÜNÜZ 🤍

GERÇEĞİN SURETİNE BÜRÜNEN YALANLAR

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

GERÇEĞİN SURETİNE BÜRÜNEN YALANLAR

Yaşadığım hayat o kadar karmaşık ve dolambaçlı yollara sahipti ki pusulasını kaybetmiş bir gezgin gibiydim. Yürüdüğüm bu hayat yolunda karşıma çok fazla şey çıkmış, çok fazla şeyle yüzleşmek zorunda kalmıştım ve sonunda öyle bir noktaya gelmiştim ki karşıma ne çıkarsa çıksın artık hiçbir şey beni şaşırtmıyordu. Çünkü ne olmaz ne başıma gelmez dediysem hepsi olmuş ve hepsi başıma gelmişti. Yaş aldıkça insanın şaşırtan şeylerin sayısı da azalıyordu ama yine de hayat sürprizlerle doluydu. Tıpkı şu an olduğu gibi.

Adamın ağzından dökülen cümle zihnimin en ücra köşesinde yankılanıyor, her yankıda beynim cümleyi idrak etmeye çalışıyordu.

Adam gözlerini gözlerimden çekmeden bana bakmaya devam etti. Bir süre hiç konuşmadı, sadece öylece bana bakmaya devam etti, ona bakmaya devam ettim. Onu inceledikçe her ne kadar fiziksel olarak Deha Sancak'a benzese de gözlerinin ardında tamamen farklı bir şeyler vardı. Bu adamın gözlerinin ardında büyük bir yaşanmışlık, kırgınlık, acı ve hasret vardı. Bunları görebiliyordum. Bunları hissedebiliyordum ama yine de beynimin içinde yankılanan o anlamsız cümleye bir anlam kazandıramıyordum.

"Ayakta kaldınız, oturmaz mısınız?" dedi Adnan Sancak masanın önünde duran iki tekli koltuğu gösterirken.

Bakışlarımı Adnan Sancak'ın bakışlarından kaçırıp eliyle işaret ettiği koltuklara kaydı. Koltuklar hemen karşımda duruyordu ama nedense tek bir adım dahi atacak cesareti kendimde bulamıyordum. Sanki bir adım atsam inandığım bütün gerçekler ayağımın altından kayıp gidecekti.

Kolumda hissettiğim bir elle bakışlarım hemen yanımda duran Pars'a kaydı. Sadece küçük bir dokunuş ama nedense bu dokunuşun altında yatan sayısızca anlam vardı. Sanki içimdeki savaşın farkındaydı ve bana yalnız olmadığımı, bu savaşta birlikte olduğumuzu hatırlatıyordu ya da ben öyle olduğunu düşünmek istiyordum. Belki de hiçbir anlamı olmayan sıradan bir dokunuştu. Sebep ne olursa olsun dokunuşu beni kendime getirmişti.

HERKESİN EFENDİSİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin