2 🧡SEN İNTİHARIMSIN BE KÜÇÜK KADIN!

26.5K 1.2K 204
                                    

Bir ateş düştü yüreğime. Tam şuraya sevgili. Hani sol yanımda göğsümün hemen altındaki yer var ya. Alev alev şu anda. Acaba diyorum. Hani tek isteğim bu ama. Acaba ben mi düştüm aklına. Uzanıp da. Yüreğimi mi tuttun ellerinle. Belki de kuruntu. Çok istiyorum ya öyle olmasını. Öyledir diye umut ediyorum işte. Kınama beni. Çok bekledim çünkü. Sitem olmalı mı aşkın içinde sevgili... Sitem etsem üzer miyim seni. Onca zaman beklemişim seni. Sitem etmeden. Edemeden...

Bir yangın adamın göğüs kafesi altında. Dün geceden kalan yağmur artığı bir parça koku... Aralıyor gözlerini sabahın erken saatinde. Baba yadigarı dükkanı açacak. Atıyor üzerinden battaniyeyi. Pencereye ilerleyip esneyerek bakıyor karşıya ay yüzlüsünü görmeyi ümit ederek.
Pencere kapalı... Perde kapalı... Bir aydınlık da olmayınca hüzünleniyor genç adam. Ciğerlerini yakacak bir nefes çekiyor içine. Her sabah olduğu gibi yine sinirleniyor yanında değil diye. Daha fazla dayanamayıp içeri girerken, önce bir duş alıp belinde havlusu ile banyodan çıkıyor. Dolaba yönelirken her sabah olduğu gibi saati şaşmadan bir kapı tıklama sesi çınlıyor odada. Ardından kapı aralanıp Zehra sultan uzatıyor başını.

"Günaydın anam. " diyor Devrim koca bir gülüş ile. Ama hemen ardından;

"Ben sana demiyor muyum uyanma, kahvaltı istemiyorum diye!" kızıyor.

Zehra sultan yüzündeki gülüşü silip; "Aç mı göndereyim aslan gibi oğlumu işe!" diyerekaynı şekilde kızıyor. "Hadi hadi giyin gel çay soğumadan."

Zehra Sultan çıkarken odadan Devrim başını iki yana sallayıp siyah, bacaklarını kusursuz saran pantolonunu giyerken gözlerini ortaya çıkaran, dar kesim mavi bir gömlek de geçiriyor üzerine. Açık kumral saçlarını parmaklarını geçirip geriye tararken hafif çıkmış sakalı ile kesinlikle yine kusursuz görünüyordu. Cüzdanı telefonunu alıp odadan çıkarken, merdivenlerden inip mutfakta çay içen annesinin yanına vararak büyük bir öpücük bahşediyor yanağına.

"Bakıyorum babam olmayınca bir soluyorsun hatun. "

" Höst! Ananla dalgamı geçiyorsun sıpa! "

Devrim kahkaha atarken yerine geçip;
" Bana kızacağına şu yüzünü topla sen. " derken hala dalga geçiyordu annesi ile.

" Sen iyice saygısız oldun! Bu yaştan sonra terlik tutturma bana! "

Devrim hala gülerken bir zeytin ağzına atıp çayını yudumluyor; " Tamam tamam kızma. Babam yokken pek bir sinirli oluyorsun Vallaha korkuyorum. "

Zehra sultan da oğlunun gülüşüne katılırken bir süre sessizlik içinde kahvaltılarını yapıyorlar. Zehra sultan oğlunun haline bakınca derin bir iç çekiyor. Oğlu git gide eriyor gözü önünde. Haberi yok derdinden... Bir bilse her fırsatta adamın içine serpiştirdiği munzur tohumlar filizlenip aşk çiçeği açmış. Açmış da yakıyor genç oğlunu...

Devrim sessizlik süresince birkaç lokma atıştırıp kalkıyor ayağa. Sığamadığı evden taşmak istiyor. Eğiliyor annesinin beyaz pamuk yanaklarına, öpüyor usulca.

"Bugün dükkan da olacağım Zehra sultan. Önemli bir iki sipariş var. Babam gelene kadar ben bitireyim diyorum. Belki sonra galeriye geçerim. "

Anası oğlunun yüzünü avuçlayıp alnından öperken gururla bakıyor evladının gözleri içine.

" Hayırlı işler aslan oğlum. Çok yorma kendini. O taşları deleceğim derken de gözlerini ağrıtma. "

Gülümsüyor Devrim. Babasına dediklerini kendine tekrarlıyor bu defa. Babası, günümüz de artık çok az bulunan tesbih ustalarından biri. Ona da babasından kalmıştı. Her bir tesbih tanesini el ile işleyip inanılmaz harikalar çıkarıyordu ortaya.

TUTSAKWhere stories live. Discover now