20 🧡 ATEŞLERDE YÜREĞİM

8.3K 521 107
                                    

**🩷 OY VE YORUMLARI UNUTMAYINIZ🩷 **

Çıkamazsın, gönlüm haremdir sana
Bakamazsın, eller mahremdir sana
Umut pınarından su serp sineme
Aslı'sın, bu yanan Kerem'dir sana...

CEMAL SÜREYA

Kırgınlık, sarmaşık gibi iki yüreği de sıkarken, aralarına giren günler özlemlerini körükleyip geceleri zehrediyordu. Hele Aysima için daha bi zordu her şey. Tepeden ayrıldıkları günden sonra Devrim galeride kalmak yerine evine geri dönmüş, Zülal ile aynı çatı altında nefes alıp veriyordu. Aysima onun galeride yaptıklarını düşünürken çıldırıyor, kim bilir bu kadar yakınken nasıl da sevdiğine rahatça dokunabiliyor diye nefes alamıyordu. Sevdiği şimdi kendisine uzak, o kıza yakındı!

Yatağından usulca kalktığında pencereye doğru ilerledi. Bunu istisnasız tam bir haftadır tekrar ediyor, acaba bu sabah yüzünü görür müyüm demekten kendini alıkoyamazken diğer yandan naif yüreği azap dolu bir öfke yükleniyor. Durduk yere kendisini dinlemeden direk böyle hüküm verip kızması, üstüne üstlük bir haftadır yok sayması katlanılabilir şey değildi! Perdenin araladığı kısımdan güneş hücum ederken kısık gözlerle sevdiği adamın kapalı penceresine bakıp iç çekiyor. Yine ve yine yoktu işte! Sinirle kapadığı perdeden elini çekip banyoya yöneldiğinde günlük ihtiyaçlarını karşılayıp, erken uyanmanın avantajı ile acele etmeden okula hazırlanmaya başlıyor.

Az sonra uzun saçlarını yandan genişçe örüp, alnından kıvrılarak özgürce akan bir kaç teli kulağının arkasına doğru hapsetti. Güzel gözlerine sürdüğü siyah kalem göz bebeklerini sarımtırak bir renge çevirdiğinde burukça gülümsedi. Devrim görse muhtemelen bir sürü şey saydırırdı. Ciddi anlamda makyajdan nefret ediyor asabi adam. Makyaj yaparken bile Devrim'i düşünmesine sinir olarak kendine bir güzel kızıp bu defa uzun kirpiklerini de rimelle belirginleştirip ardından şeftali tonu rujunu sürerek hazırlığını tamamlıyor. Siyah, bacaklarını saran dar bir jean, üzerinde yine bedenini saran göbeğini hafifçe açıkta bırakan dar bir badi üstüne deri ceketini giymiş, ayağına zarif, topuklu bir buti geçirmişti. Ankara artık soğuğunu iyice gösterirken üşütmemek üzere sıkı giyinmişti. Notlarını da kontrol edip eline aldığında her şey hazırdı.

Evden çıkarken bugün annesine yakalanıp bir kahvaltı savaşı yapmadığı için seviniyordu; çünkü bir lokma olsun boğazından geçmiyordu bir haftadır. Acaba Devrim için de böyle miydi? Aklında dönen bin bir türlü sorunun çıkış kapısı hep öfkeydi... Eve geçtiğine göre elbette yemekleri de mideye indirmeyi biliyordur! Bırak artık her adımda onu düşünmeyi! Kendine kızarak tekrar toparlanmaya çalıştı. Fakat ne mümkün!

Tam kapıdan çıkıp merdivenlerden inerken iki metre ötedeki evin de kapısı açılmış tüm ihtişamı ile sevdiği adam ağırlıkla inmeye başlamıştı. Aysima, donup kaldığını bilemeden özlediği adama bakarken o mavi özgürlük taşıyan gözlerin neden kanatlanıp kendisine dönmediğini düşünüyor. Bilerek mi yapıyordu Devrim? İstediği azap çektirmek mi? Saçma sapan bir kavgadan kendine düşen pay bu kadar yok sayılarak acı mı çekmek? İçinden geçirdiği onca soruya yine cevap bulamazken sabah sabah duymak istediği en son ses çalınıyor kulaklarında berbat bir vuvuzela edasında. Zülal elinde bir poşet kapıdan çıkıp Devrim'in yanına gelirken yüzünde koskoca bir gülücük vardı. Elindeki poşeti Devrim'in eline tutuştururken, " Sabah sabah kalkıp sana yaptım yemeden gidilir mi? Neyse ama işin varsa sorun değil. Galeride Çetin'le birlikte yersiniz, " yanağını öpecekken bütün damarlarının kuruduğunu hissediyor Aysima. Bütün kanı kaynıyor ve beynine çıkıyordu. En çok da gözleri nasipleniyordu bundan. Zira yanlış görmemek için dört açılmış gözler adeta kamyon farı görüntüsündeydi! Zülal'in bu yüzsüz davranışı şükür ki Devrim tarafından bertaraf edilip geri püskürtülmüştü.

TUTSAKWhere stories live. Discover now