5. BÖLÜM: İKİ YABANCI

1.2K 86 40
                                    

"Kendinizle verdiğiniz savaşı istesenizde kaybedemezdiniz, her halükarda kazanan yine kendiniz oluyordunuz

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

"Kendinizle verdiğiniz savaşı istesenizde kaybedemezdiniz, her halükarda kazanan yine kendiniz oluyordunuz."

5. BÖLÜM: İKİ YABANCI

"Sen nasıl yaparsın bunu? Nasıl bana yalan söylersin Barış!? Sen Ya sen! Her derdimde yanıma koşan sen, saçma sapan her durumda yanımda olan sen, beni esen rüzgardan koruyan sen, Barış! Cevap ver, susma!"

Ellerim Barış'ın göğüsünü yumruklarken kendini tutamayan göz yaşlarım, gözlerimden usulca süzülüyordu. Sinir, hayal kırıklığı ve kırgınlık tüm ruhumu esir almış durumdaydı. Barış'ın bana söylediği ilk yalandı bu. İlk ve son yalan olacaktı. Çünkü hayatımda yalancı insanlara yer yoktu ve olmayacaktı da.

"Aptal."

Barış dolu gözlerle fısıldadığında göğüsünü yumruklayan ellerimi sıkıca kavramıştı.

"N-Ne?"

Afallamıştım. Bir ton şey söylemiştim ve verdiği cevap beni şaşırtmıştı. Göz yaşları gözlerimden süzüldüğü sırada dudaklarım hafifçe aralanmış, Barış'dan tatmin edici bir açıklama bekliyordum.

"Aptalsın. Senin gibi kör bir kıza aşık olduğum için bende aptalım. Aşkımı görmemek için elinden geleni yapan bir kıza aşık olduğum için tam bir aptalım. Kıskandığım için yaptığım, hiç gelmedi değil mi aklına? Bir kez olsun gelmedi değil mi? Doğru Ya Barış bu! Barış sadece korur, Barış sadece yanında olur. Barış kim ki aşık olsun?!"

Barış ellerimi bırakıp hızla yanımdan uzaklaştığında titreyen ellerimle göz yaşlarımı sertçe sildim. Ancak şaşkınlıktan aralanan dudaklarım kapanmak nedir bilmiyordu. Ne demişti o öyle? Kulaklarıma Alp'le olan konuşmamız doldu. Bana Birce gibisin demişti. Söylemek istediği bu muydu? Barış'ın aşkı mıydı? Barış haklıydı, onun aşık olabileceği, hele ki bana aşık olabileceği aklımın ucundan bile geçmeyen bir ihtimaldi. Bir an gözlerimin önüne Efe'nin gözleri geldiğinde hızla başımı iki yana salladım. Aşkı düşünürken gözlerimin önüne gelen Efe, ruhumu rahatsız etmişti. Bir insan bir kere aşık olurdu ve ben o hakkımı, o renksiz yetimhane duvarlarının arasında kullanmıştım. Ben aşık olma hakkımı Poyraz'da kullanmıştım. Bir daha aşık olabilir miydim? Bir insan iki defa nasıl aşık olabilirdi? Kendime edebileceğim tek itiraf Efe'ye bakarken diğer arkadaşlarıma baktığım gibi bakmadığımdı. Ona aşık olamazdım ama arkadaş da görmüyordu kalbim onu. Aklınızla kalbiniz aynı konuşmuyorsa çok daha zordu hissetmek. Biri git derken öteki kal diyordu her defasında. Biri seviyorsun derken diğeri saçmaladığını fısıldıyordu kulaklarına. Kalp ve beyin arasındaki iç çekişme verebileceğiniz en zor savaştı. Bu savaşı kazanan her kim olursa olsun zaferle sonuçlanan bir savaştı. Kendinizle verdiğiniz savaşı istesenizde kaybedemezdiniz, her halükarda kazanan yine kendiniz oluyordunuz. Saat gece yarısıydı ve ben dayanamamış kendimi evime en yakın sahil kıyısında bulmuştum. Barış'ı çağırdığımda ikiletmeden yanıma gelmişti. Her zamanki gibi diye geçirdim içimden. Düşüncelerimi bölen ses, telefonumun dalga sesleriyle karışan yüksek melodisiydi. Titreyen elimle telefonu açıp hızla kulağıma götürdüm. Kim olduğunu bile göremeyecek kadar buğuluydu gözlerim.

AKASYA Where stories live. Discover now