17. BÖLÜM: KOMA

619 40 2
                                    

"Yatakta yatan bu güçsüz beden sesimi, ellerimi, dizlerimi tir tir titretiyordu

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

"Yatakta yatan bu güçsüz beden sesimi, ellerimi, dizlerimi tir tir titretiyordu. Göz bebeklerim bile titriyordu ona bakarken."

17. BÖLÜM: KOMA

Efe Poyraz Saygun'un ağzından;

"Asla beraber olamayacağız.
Aynı evi, aynı teni paylaşamayacağız.
Aynı masada oturmayacağız.
Hatta aynı şehirde bile oturmayacağız.
Belki bir gün son kez görüşeceğiz, ikimiz de bunun son olduğundan habersiz.
Son kez el ele gezeceğiz, belki de son kez söyleyeceğiz birbirimizi sevdiğimizi.
Yine beraber planlar yapıp, tutamayacağımız
Son sözleri vereceğiz birbirimize.
Ve elbette yollarımız yine ayrılacak bir gün.
Sonra aramıza şehirler girecek,
Hiç karşılaşmayacağız.
Tesadüfler bile bir araya getiremeyecek.
Sonra da belki birimiz öleceğiz, diğerimiz hiç bilmeyecek."

Elimdeki şiir kitabını kapatarak komodine bıraktım. Gözlerimden akan yaşları sildim ve yatağın kenarına oturdum. Akasya'nın elini ellerim arasına aldım.

"Bizi tesadüfler bir araya getirdi sevgilim. Biz verdiğimiz tüm sözleri tutacağız. Sen yeterki aç, o güzel kahve gözlerini. Yine bala çalsın ara ara. Sinirlenince kararsın... Sen yeterki aç o güzel gözlerini... bugün 26. Gün. Hala komadasın bir tanem. Her gün, her allahın günü sabırla uyanmanı bekliyorum."

Gözlerim dolu dolu saate döndü bakışlarımı.

"Şimdi saat gece dört güzelim. Ben yine Sana baş ucunda şiirler okuyorum. Sanki beni duyacakmışsın, satırlara gülümseyecekmişsin gibi her gün sana şiirler okuyorum. Bak bugün 12 Mart. Yavaş yavaş Bahar geliyor. Tek eksik açan çiçekler. Sen uyandığında Bahar tam anlamıyla gelecek birtanem. Seni seviyorum, iyi geceler."

Akasya'nın ellerini öptüm sırayla. Sonra saçlarını öptüm. Hasret kaldığım kokusunu soludum. Yanaklarındaki yara izlerini öptüm. Geçmek üzere olan yara izlerini okşadım acıtmaktan korkarcasına. Kapıya doğru ilerledim. Bugün yirmi altıncı gündü. Akasya bir hafta önce normal odaya alınmıştı. Hepimiz umutla Akasya'nın uyanmasını bekliyorduk. Alp, Lal, Birce, Barış hep birlikte okulda ölü gibi geziyor daha sonra soluğu burada alıyorduk. Ailesi ise geceye kadar burada bekliyordu. Artık hepimizin rutini değişmişti. Hepimizin en büyük rutini Akasya'nın komadan uyanmasını beklemekti.

"P-Poyraz..."

Fısıltı...Önce Akasya'yı sonra beni hayata döndüren o fısıltı. Kapı kolunu tutan elim orada kalakaldı. Dudaklarım şaşkınlıkla aralanırken hareketsizce durdum yerimde. Kulaklarıma dolan fısıltıyla donakaldım. Öylece kaldım. Ne ileriye adımlayabildim ne geriye. Öyle bir gün geliyordu ki bir fısıltı sizin önce kapı kolunu tutan elinizi sonra dudaklarınızı sonra beyninizi donduruyordu.

AKASYA Where stories live. Discover now