🔫 46.Lem-Yezel, Değişme

1.4K 99 23
                                    

🚨 Mihre-i Lem-Yezel 🎨

47.Bölüm

Değişme

Taner tam bir romantikti. Bizim hanzo kız da ona zorla evet dedikten sonra birlikte kafeye geçmişlerdi.

Hamza ile birlikte Gözde'yi babaannemlerin yanına götürdük. Minik kızıma güzel bir duş aldırıp yatağına yatırdım. Öğlen vakti ama çok yoruldu biraz uyusun yine götürürüm.

Gülümseyip eğildim ve saçlarından öptüm. Ohh kızım sen benim uğurumsun...ondan ayrılıp Hamza ile teleferiğe binip tekrar yukarıya çıkıyorduk. Elimi bir dakika olsun bırakmayan adam sürekli olarak böyleydi.

Elimi bırakmıyor, sürekli sarılıyor ve sürekli yanımda. Kızlar sanırım ben fazla aşktan boğulacağım. Ama Allah'ım asla şikayetçi değilim.

Teleferikte bir yerleri anlatıyordu. Onu keyifle dinleyip sohbet ederken aylar sonra düzgün bir sohbetimiz olmuştu. Aslında daha doğrusu asıl Hamza'yı şimdi görüyordum. Asıl Hamza konuşmayı seven, sohbeti güzel olan ve aşırı temas bağımlısı biriymiş.

Sizce burcu ne? Ahahah bilen kişiyi etiketleyerek diğer bölümü ona ithaf ediyorum!!!

Teleferikten inip yürümeye başlamıştık. Karlar arasında el ele yürürken ona dönüp ona baktım. Ben bunu hakedecek ne yaptım? Öncesindeki hayatım sanki namaz kılan birini taşlamışım gibi davranırken şimdi aç doyurmuş, hayat kurtarmış gibi davranıyordu.

"Bak seninle anlaşalım"diyen adam krem rengi atkısını ağzından indirip durdu. Neyde anlaşacağız?

Ben de durup ona bakarken bana doğru bir adım atıp aramızdaki boşluğu kapattı. Ayy ben anlaşmaya varım, tamam, kabul!

Maviler yakınımda bana bakarken çipil çipil bakan gözlerimi kaldırıp ona baktım. Dudağının kenarındaki sırıtıma ifadesi ile iç çekip "Dışardayken bana böyle bakma"dedi. Aaa o da ne demek? Sana bakmamak için gözlerimin olmaması lazım. Hem neden bakmayayım?

Garipsemiş halde başımı arkaya doğru çektim. Kaşlarım çatılmış halde ne söylediğini kulağı duydu mu diye beklerken elimi tutup tekrar kendine çekti ve "Mihre...."dedi. Oyy ne? Mihre deyişin bile şiir gibi geliyor.

Ama konuşmayı açıklamasını bekliyordum. Birden Hamza o gözlerini gözlerimden ayırdı ve elini başıma doğru getirip beni kendine çekti. O an alnımdaki sıcacık busesiyle şaşkınlığım ile kaldım. Yumuşacık öpmüştü.

O an midemdeki telaşe ile kalbime heyecan silsilesi gitmeye başlamıştı. Hızlanmaya başlamış yüreğim bir daha onun için atarken dudaklarını kaldırmayıp son bir öpücük daha bıraktı. Kokusunun buram buram vurduğu yerde dudaklarını kaldırıp geri çekildi ve "Hayran hayran bakışın kendimi değerli hissettiriyor ve her bakışında seni daha da sıkı sarmak istiyorum"dedi. Vallaha mı? Nasıl mesela şöyle mi bakıyorum?

Suratımda heyecandan oluşan değişik mimikle ile izliyordum. Bir çocuk olur ya her duyguyu aynı anda yaşar ben de öyleydim. Aslında sen öyle olmasaydın ben böyle olamazdım.

Başımı eğip yerdeki karlara doğru sırıtan emojiler atıyordum. Halimden bellidir inşallah bir tık utandım. Anlamasını bekliyordum ama o hala bekliyordu. Ne desem bilemiyordum. Allah razı olsun desem mi? Gerçi hayır işlemedi....de ama şimdi bana da hayırın en iyisini yaptı hakkını yemeyelim.

"Hamza..."

Dedim. Bir deli cesaret düşüncelerime kulak verdim. Beynimi alıp bir kenarıya koydum ve kalbimin gümbür gümbür sesini dinleyerek başımı kaldırdım ve beyaz karın yansıması gibi renginin daha açıldığı gözlerine bakıp "Daha her şeyin en başındayız ve her şey güzel gidiyor...belki cicim ayı dedikleridir"deyip gülümsedim ve iç çekip "Ama senden ricam cicim ayları geçtikten sonra değişim bile olsa bunu bana yansıtma çünkü ben şu an çok mutluyum. Buna alışmışken farklı bir haline alışmam zaman alır"dedim.

Bu Hamza beni o kadar mutlu ediyor ki ilerleyen zamanda benden uzaklaşmadı bile yaralar. Ben ne zaman böyle kırılgan oldum? Herkese baş kaldıran, güçlü, dimdik durmasını bilen bir kızdım ama şimdi, şu an gözünü bile devirde oturup ağlarım.

Hamza gülümseyip başını havaya kaldırdı ve "Bilemiyorum...ileri de huyum suyum değişebilir"dedi. Ne? Bir de bunu önceden haber mi veriyorsun? Şaka mı? Ama gülüyor!

Hayal kırıklığına 🤏şu kadarcık vardı. Suratım düşmüş ve ona bunun ciddi olup olmadığını soran ifadem ile "Nasıl?"dedim. Değişme ne olur değişme! Eğer bunu yaparsan ben kahrolurum.

Üzüntüm sağımdan solumdan akarken Hamza ellerimi kendine çekti. Eldiven vardı ama ona rağmen elimin üstünü dudaklarına götürüp öptüğünde onu izliyordum. Zaten pır pır olan yüreğime bir yenisi daha eklendiğinde Hamza ellerimi yavaşça indirip "Mihre, evli insanların değişmesi ve bize kötü gibi görünme sebebi budur ve doğru olan da budur. Düşünsene bir adam arkadaş çevresime bağlı, sabahı akşamı yok ve evleniyor....sonrasında o ortama bir daha girmiyor. Evet arkadaşı olarak sana kötüdür ama artık yuvasında, ailesiyle zaman geçirmek ister"dedi.

Kurduğu cümlede mantık akıyordu. Doğru ya eski hali olsa o ev ev olmaz ki sonuçta onu gördüğü yer de sokaktı. Ama bahsettiğim bu değildi. Evet evliyiz ama oyunun içinde bir hoşlantıyla çıktık. Benim bahsettiğim aşktan da öte bir şeydi...sevmekti.

Beni her zaman sevecek misin?

Ahh neyse daha dün bir bugün iki oldu...ezik gibi beni sevecek misin demek saçma olur. Kafamdan silip başımı salladım ve gülümsedim. Değişmek bu olacaksa ben varım.

Kalbim yumuşacıktı. İbadeti tamamlanmış gibi huzurlu, mutlu ve güvenli yerdeydim. Birlikte el ele yürümeye başlamıştık. Bizi karşılayan oyuncularla paten üstünde bizim aksimize profesyoneller vardı.

Bizimkiler karşı kafede bir şeyler yiyip içiyorlardı. Hatice'nin ağlamaktan şişmiş gözleri taa buradan görüyordum. Evet düştüler ve teklif mahvoldu diye ağlamıştı. Gülümseyip kafeye girdiğimiz de kardan adamın hemen arkasındaydı.

"Hah aramızda en azından mutlu olanlar da var"

Yasin eliyle bizi göstermişti. O da nereden çıktı? Gülerek baktığımda yüzü asık halde "Eda'ya gel biz de evlenelim diyorum yok diyor"dediğinde gözlerim açıldı. Ne? Sizde mi? Taner resmen bir evlilik harekatı başlattı.

"Ya Mihre dümdüz soruyor! Ne bileyim git şuradan al bir balon, ya şurada ağaç süslenmiş götür önüne et teklifi! Almış eline kahveyi gel evlenek! Oldu paşam! Yasin sen böyle kro değildin ne oldu sana?"diye şikayetler ediyordu. Ama şimdi hakkı kız kalkıp düz düz teklif etmek nedir? Bak Taner almış yüzüğünü, patende müziği bile ayarlayıp mis gibi teklif etti. Eh onu görünce de öyle düz düz olmaz.

Masaya oturduğumda Yasin sağ tarafımda duruyordu. Sırıtıp "Kız haklı ve özel bir teklifte hakkı. Bak Taner'e ne güzel teklif etti"dediğim de çantamı çıkarıp masanın üstüne bıraktım.Diğer yanıma oturan Hamza sol kolunu açıp omuzuma koydu ve yavaşça kendine çekmişti. Annesinin kanadı altına giren kuş gibi kollarının altında duruyordum.

Eda arkasına yaslanıp sıcak çikolatasından içerken Yasin bize tiksinir gibi bakıyordu. Evet tiksinen bakışlar atarak "Siz kavga ederken daha güzeldiniz"dedi. Aslında evet en azından ortada bir karmaşa vardı ama çok yoruldum. Şu an çektiğim cefanın sefasını sürmek istiyorum.

Hamza'nın göğsüne sokulup "Kıskanma sevgili kaynım. Bak kızcağız sinirden ümüğünü sıkacak!"dedim. Bana bulaşmasın diye topu Eda'ya atmıştım. Fakat Hatice o boncuk gözleri bana çevirip gülümsedi ve tatlı tatlı"Onca zaman birbirini öldürmekle, hastanelik etmek arasında kalan iki insanın bu hale gelmesi beni şaşırttı. Gerçekten en büyük aşklar kavgayla başlarmış"dedi ve o an ağzı açık halde Yasin'e dönüp "Ne yani bizim büyük değil mi?"dedi.

Resmen bizim evliliğimiz millete zarar veriyor. Gülümseyerek yanımdaki adama döndüğüm de müptelası olduğum maviler zaten bana bakıyordu. Bana diyor ama kendisi beterdi. Evet güzel bakması, bu güzel davranışı, en kıymetlisi gibi el üstünde tutması beni korkutuyor. Şu anların yok olması beni korkutuyor. Allah'ım ben çok mutluyum çoook!

Bakarak bile çok şey anlatırsın ya öyleydi. O bana evlenme teklifi etmese de, sevdiğini söylemese de bunu gözlerinden anlıyorum. Maviler her bakışında sulu boyanın değdiği noktalar gibi rengarenk oluyordu.

Hamza benim aldığım en güzel tuval, gözleri de en güzel boyamdı. Ben mavi olmayı seçiyorum.

Mihre-i Lem-YezelWhere stories live. Discover now