Bölüm 3

1.8K 13 4
                                    

Hizmetçi de tam yerli dizilerdeki gibiydi. Gür, uzun saçlarını bir tülbentle örtmüş, önünde beyaz bir önlük, güleç bakışlı bir genç kız. Bu kamuflaja rağmen çok güzel olduğu belliydi. Hizmetçi giyminin altında bir manken vücudu gizliydi sanki. İnce uzun, hoş bir kızdı ve kocaman siyah gözleriyle bakışları o kadar dostaneydi ki hemen içim ısınmıştı.

"Ben, Ela." diye kendini tanıttı.

"Ben de Şahsenem, kısaca Senem yani" diye cevap verdim.

Başıyla anladım diye bir hareket yaptı. Sanki nasıl hitap etsem diye bir an düşündü, yüzü ciddileşti. Sonra aklından geçen neyse kabul etmiş gibi başını onay anlamında salladı ve "Buyrun Senem Hanım" diye yol gösterdi.

Bir yandan yürürken bir yandan da evi anlatıyordu. Ben evden çok onun endamı ile ilgiliydim. Arkadan görünüşü muhteşemdi. Giydiği kısacık etek tüm güzelliğini gözler önüne seriyordu. İnce uzun bacaklarını küçük ama çıkık bir kalça tamamlıyordu. Kedi adımlarıyla yürüyor olmalı ki kalçası çok hoş bir şekilde çalkalanıyordu.

Merdivenleri çıkarken eteğin altında gizli hazineleri de görme şansına kavuştum. Beyaz opak bir külotlu çorap giymişti. İncecik naylonun altında buğday rengi bir ten vardı. Dizlerden sonra güzel bacakları hoş bir şekilde genişliyor, kalçasını tamamlıyordu. Külotlu çorap kalçayı kaldırdığı gibi görünümünü de güzelleştiriyor olmalıydı. Bulunduğum açıdan bakınca kalçası, venüs üçgeninin tertemiz traşlı alt kısımları gayet net görülüyordu. Vadisinin kapıları biraz aralıktı sanki ve dudaklar da sarkmıştı. Anatomi dersinde gibiydim ve gördüklerim heyecanlandırmıştı. Ama bu güzel sunum beş saniye bile sürmemiş, yukarı çıkıvermiştik.

Merdivenleri çıkıp girdiğimiz bu kat birinci katmış aslında, altta bir kat daha varmış da kot farkından burdan girince belli olmuyormuş. Alttaki bahçe katında mutfak, salon, hizmetli odası ve saunayla birlikte kapalı havuz varmış. Önünde de açık havuz. Bu katta ise bir salon, küçük bir mutfak, çocuklar ve misafir için yatak odaları bulunuyormuş. Geniş merdivenden yukarı çıkınca da beyefendi ve hanımefendinin çalışma odaları, yatak odaları varmış.

"Emlakçı gibi konuşma, Evi satın almaya gelmedim!" demedim tabii. Bilgi bilgidir diye can kulağıyla dinlerken hem çevreyi hem Ela'yı süzüyordum. Ela çok güzel bir kızdı, Bu güzellik ve tavırlarla rahatça bir dizi filmde rol alabilirdi. Baktıkça bu kanım pekişiyordu.

Klasikle modern karışık hoş bir şekilde döşenmişti ev. Her yer geniş ve ferahtı. Gereksiz mobilya, eşya yoktu. minimalist deniyormuş bu tarza, bizzat Nur Hanım'ın dizaynıymış. Bunları daha sonra öğrenecektim.

Benim odamın bu katın en kötü odası olduğunu tahmin edebilirsiniz. Arkaya baktığı ve güneş almadığı için en kötüydü ama konumu itibariyle gelen giden herkesi izleyebileceğiniz tek odaydı. Yani stratejikti. Çalışma masasının, bilgisayarının, küçük bir kitaplığın, son model bir tv'nin düşünülmüş olması ise hoştu. Diğer yerler gibi burası da modern ve klasik karışık ince zevkle döşenmişti. Koyu sarı, bej karışımı hoş bir odaydı. Kötüydü mötüydü ama sevmiştim.

Bir de ev içi haberleşme için sabit telefon vardı. Otellerdeki gibi sıfıra basınca Ela geliyormuş. Herkesin odasının da numarası varmış. Benim numaram sekizmiş örneğin.

Tabii istersem cepten de arayabilirmişim. Evdeki tek sürekli hizmetliymiş Ela. Ne zaman çağırsam emrimdeymiş. Bir de bahçedeki müştemilatta kalan hem bahçıvanlık hem de bekçilik yapan biri daha varmış. Ayrıca aşçı ve kahya da çalışıyormuş ama onlar mesai saatleri içinde bulunurmuş, evde kalmıyormuşlar.

Sözünü ettiği bahçıvan bekçi de iki dakika sonra ellerinde benim bavullarım gelmişti. Caner, benim Oğulcan'ı andıran, kara kuru, aksi bakışlı ama gözlerinin içi gülen bir gençti. Sevmiştim, bizim memleketin, kasabanın havası vardı üzerinde. Kara kuru olmasının yanında çorak bir tipti.

ÖğrenciWhere stories live. Discover now