Bölüm 25

885 6 0
                                    

Oğulcan beni karşısında Hello Kitty giysileri ile görünce şok olmuştu tabii ki. Onun şok olması beni de şok etmişti.

Dünyanın en salak kızıydım. Kesin bilgi!

Zavallı çocuk gözlerini pörtletmiş, neden bu halde olduğumu anlamaya çalışıyordu. Neyse ki sazanlık edip gerçekleri anlatmadım. "Senin için giyindim aşkım. Yakışmış mı?" diye sordum tüm masumiyetimi takınıp.

Oysa Oğulcan kadınsı giysileri severdi. Tercihi benim olgun kadın gibi giyinip, boyanıp şimdi olduğum yaştan en az on yaş daha büyük göstermemdi. Bir iş kadını fantazisi vardı. Benim günlük, bir tişört, bir kot pantolondan oluşan giyimim bile onun için kabûs gibi bir şeydi. Bu giysileri anlaması imkansızdı.

Sinirlenmişti, kızmıştı. Kızınca kaşlarını çatar, dudağını garip bir şekilde büzerdi.

"Benim için mi? Saçmalama!"

Üste çıkmanın tam sırasıydı, biraz daha uzarsa çıkış yolu bulamayacaktım. Hemen son sözcüğüne takıldım. "Esas sen saçmalama! O ne biçim konuşmak öyle. Ben burada günlerdir sevgilimin hasretiyle yanayım, beyefendinin ilk yaptığı azarlamak olsun! Yazıklar olsun sana!"

Hüngür hüngür. Yalancıktan bir de ağladım mı tamamdı.

Rol yapmak konusunda gittikçe daha çok başarı sağlıyordum. Makyajımı bozma pahasına akıttığım iki damla gözyaşı hemen etkili olmuştu.

"Yanlış anladın sevgilim öyle demek istememiştim. Tabii ben de seni özledim. Ama bilsen ne çok işim var! Kayıt oldukça zaman aldı. Yurt da bulamadım bir türlü. Hâlâ dayımlardayım. Bayağı daraldım da ondan böyle abuk sabuk konuşuyorum." Sesi titrek ve şefkatliydi.

"Ahh canımmm!"

Neyse ki konu bir anda dağılmıştı. Oğulcan bol bol durumundan şikayet etmişti. Tabii ki abartıyordu, her öğrencinin başına gelecek şeylerdi bunlar, hele Oğulcan gibi biraz vurdumduymaz ve her işi geç yapan biriysen. Ama konu yine bana ve giyimime dönmesin diye sesimi çıkarmamıştım.

Kapatırken "Bir gün de benim hayalimdeki gibi giyin olur mu?" diye rica edince ikiletmemiş "Tabii aşkım. Ne zaman istersen!" diye cevap vermiştim. "Yarın gece olur mu!" demesin mi! İtiraz edemedim. Muck muck yapıp orandan da öptüm buradan da diye diye, "Önce sen kapat!", "Hayır sen kapat!" diye diye ancak dakikalar sonra telefonu karşılıklı kapatmıştık.

İyi ki kapatmışız, biraz daha konuşsaymışız babacığa yakalanacakmışım.

Kapı çok sessiz açılıyordu. Geleni duyma imkanı yoktu. Babacık da birden belirivermişti oturma odasının kapısında.

"Babacığım gelmişşşş!" diyerek hemen koşmuş, kollarına atılmış, sözleşmedeki gibi yanaklarından öpmüştüm. O da kollarını gevşetmeden şap şap yanaklarımdan öptükten sonra burnunu bağrıma dayamış. "Ohh... Misss gibi kokuyorsun. Hep böyle sabun kok istiyorum kediciğim" demişti heyecan ve şehvetten titreyen bir sesle.

Bana iki tane ayıcık getirmişti. Biri bembeyaz, diğeri klasik kahverengi renkte. İkisinin de boyları oldukça büyüktü. Ayıcıklardan birine sarılıp yatsam bir insanla yatıyorum gibi hissederdim herhalde.

Aslında nasıl davranmam gerektiği biraz kafamı kurcalamıştı ama yapılacak bir şey yoktu. Deneme yanılma yöntemiyle doğru yolu bulacaktım. Sonuçta baba kızı oynuyorduk ve aslında da biz baba kız sayılırdık. Annem yaşasa, ayrılmamış olsalar, bir baba kız hayatımız olacaktı ama böyle olmayacağı kesindi.

Ben hayalimdeki babaya göre davranacaktım, bir yanlış yaparsam da nasılsa babacık uyarırdı. Cezalık bir şeyler yaparsam o da işin tadı olurdu.

ÖğrenciHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin