Bölüm 8

1.5K 11 0
                                    

"Kompulsif mastürbasyon, kişinin takıntı halinde sürekli mastürbasyon yapmasıdır. Düzenli bir cinsel hayatı olan kişilerde, evlilerde de görülmektedir. Kişiler durumu bir rahatsızlık olarak görmemektedirler; el ve yüz yıkama gibi gündelik yaşamın bir parçası şeklinde bir kabul bulunmaktadır" diye yazıyordu Google'da.

Gün boyu aklımdaydı bu tanımlama. Bülent'in o işi yaptığını pek görmemiştim ve görmem diye umuyordum. Havuzda geçen saatler boyu, oyun oynarken aşırı yakınlaşma nedeniyle oluşan malum kabarıklık dışında bir falsosunu görmemiştim. Acaba abartıyorlar mı, diye düşünmeye bile başlamıştım. Oysa sık sık tuvalete gitme sebebi ne olabilir diye düşünsem, bu tuvalete gitmelerin sebebinin sistit değil mastürbasyon olduğunu anlayabilirdim, ama bu konularda çok cahildim.

Pijama olarak kullandığım eşofmanlarımı giyip "iyi geceler" dilemek için odasına geldiğimde tam da o işin üstündeydi herhalde. Örtünün altında yüzükoyun yatmıştı ve kalçası yatağa inip inip kalkıyordu. İnsan kendi yapınca normal geliyor da başkası yaparken görmek tuhafına gidiyor. Donup kalmıştım.

Konuyla ilgili makalelerde bu işi yapan çocuklara ilgi gösterilmemesi, olayın abartılmaması, sanki bir şey olmuyormuş gibi davranılması öğütleniyordu. En önemli neden olarak da sevgi ve ilgi azlığı gösteriliyordu.

Ben de söylendiği gibi yapmayı denemiştim ama önümde cereyan eden olaya ilgisiz kalmam mümkün değildi. Hayatımda ilk defa bu işi yapan bir oğlan görüyordum. Bülent'in hareketleri hızlanmış, yatak bel darbeleri ile gıcırdarken solukları sıklaşmış, nihayet zevk sesleri çıkararak rahatlamıştı. Bana da işin pis kısmı, çarşafı değiştirmek düşüyordu herhalde.

Tam başucunda duruyordum. Benim geldiğimi fark etmemiş ya da aldırmamış olmalıydı. Boşalmanın verdiği hazla gevşemişti. Şifonyerin üzerindeki ıslak mendil paketini işaret etti.

Bülent örtünün altında silinirken ben de bu tip kağıt ya da ıslak mendillerle yarısına kadar dolu çöp sepetini çalışma masasının altında bulup uzatmıştım. Durumun vahameti çöp sepetinden anlaşılıyordu.

Elimde olmadan suratımı ekşitmiş olabilirim ama kınayan gözlerle bakmamaya çalıştım. Bunu da beceremediğimi Bülent'in üzgün bakışlarından anlayınca yakalanma ve utanma duygularını aynı anda yaşayıp hemen odama koşmuş, kendimi yatağa atmış, örtüyü üzerime çekmiştim.

İki saniye sonra pat pat koşarak Bülent gelmiş, "Annecik, bebeciği sev!" diyerek örtünün altına girip bana sarılıvermişti. Üzerinde sadece tişört ve slip don vardı ve elleri, ayakları üşümüştü. Birbirimizi ısıtma bahanesiyle sıkıca sarılmış, sıcaklık aktarmaya başlamıştık. Böyle kalsa iyiydi ama karnımda hissettiğim ve gittikçe büyüyen sertlik endişe vericiydi.

Bu çocuğu nasıl idare edeceğimi bilmiyordum ve korkmaya başlamıştım. Dikkati dağılsın diye hemen bir mevzu açtım. Okulda neler yaptığımı anlatmaya başladım. Ama aramızdaki sertlik sohbetin yürümesine engel oluyordu. En azından ben böyle hissediyordum. Aklım hep oraya gidiyor, gözümün önüne Ela'yla banyoda karşılaşmamız geliyor, "Galiba böyle bir durumda kaza oldu" diye içimden geçiriyordum.

Zaten Bülent'in de hiç ilgisini çekmemişti anlattıklarım. Üste çıkmak için "Dinlemiyorsun!" dedim.

"Tutsan, dinlerim."

"Neyi tutsam?" Neyi kast ettiğini bal gibi anlamıştım ama bilmezlikten geliyordum. Utanır, bu tip şeyler istemez umudundaydım.

"Bunu!.."

Elimi tutup üzerine bastırdı. Saç diplerime kadar terlediğimi hissettim, olanca gücüyle bastırılmasına rağmen sanki ateşe dokunmuş gibi elimi o sert çubuk gibi şeyin üzerinden çekmeyi başardım. Ama avucumda izi kalmıştı ve nasıl bir şeydi diye merak etmemem imkansızdı.

ÖğrenciМесто, где живут истории. Откройте их для себя