Bölüm 27

877 6 0
                                    

Babacık "Bu ne!" diye sorunca ben de endişeyle "bu ne!" diye baktım önüme. Tabii ki falso bir şey göremedim, İçimde her zamanki donum vardı. Biraz anne işi, dötü göbeği kapatan donlar giymeyi severim. Bu da ten rengi bir anne donuydu.

Çatık kaşlarla belden aşağımı bir kez daha süzüp "Niye sana aldığım külotlardan birini giymedin!" diye sordu.

Haklıydı, her şeyi tam yapmış ama iç çamaşırlarını akıl edememiştim. Cezama razıyım der gibi kaşlarımı çatmış, yüzümü üzgün yapmış, başım önümde öylece durmuştum.

Sinirle, sert hareketlerle külotumu indirivermişti. Külotun altındaki manzaradan da pek hoşnut kalmamış gibi başını iki yana sallamış, biraz daha dikkatli bakıp "Cık cık cık!" yapmıştı dilini şaklatarak.

"Her zaman tertemiz ve tıraşlı olman gerekir kediciğim. Gerçek bir bebek gibi olmalısın. Nasıl olacağını anla diye ilkini ben yapacağım, ama bundan sonra her banyo yapışında benim gösterdiğim gibi kendinle ilgilenir temizlenirsin. Sen krem ve pudra da sürmemişsindir banyodan sonra?"

"Sürmedim" dedim sesim titreyerek. Zaten bugün yıkanmak aklıma bile gelmemişti. Her gün yıkanma gibi bir huyum yoktu.

"Ahh benim cahil kediciğim! Bunları öğrenmen gerek. Üzülerek söylüyorum ki şimdi sana ceza vermek durumundayım."

Ceza umduğumdan da çabuk gelmişti. Ama itiraz edecek halim yoktu. Zaten okuldan geldiğimden beri pineklemiştim ve canım sıkılıyordu. Birazcık harekette bereket vardı.

Babacık dizlerine vurup yatmamı işaret edince hemen yüzükoyun uzanıverdim. Eteğimi açmış, avucunun içiyle şöyle bir sıvazlamıştı yumuşacık dolgun kalçamı. Elinin sıcaklığını tenimde hissetmek hoşuma gitmişti. Kanımın kaynadığını da, içimde kışkırtıcı hislerin doğduğunu da söylemeliyim.

Bir kez daha kalçamı sıvazlayıp yumuşacık etimi hafifçe sıktıktan sonra "Cezan on şaplak. Elle, yani çok acımayacak!" diye izah etti. Şanslı günümdeydim, ceza araçlarını henüz eve getirmemişti.

Hiç acele etmeden, her şaplağın tadını çıkararak canımı pek acıtmadan vuruyordu. Kalçamdan alev alan sıcaklık her vuruşta dalga dalga bedenime yayılıyor, önce karnıma, sonra vadime ve memoşlarımın uçlarına kadar ulaşıyordu. Ve benim kadar onun da bu işten keyif aldığı belliydi. Şaplaklar bitip yanağıma bir sevgi öpücüğü kondurduktan sonra dizinden kalkarken pantolonunun önündeki kabarıklık dikkatimi çekmişti.

Benim bakışımı yanlış yorumlamış olmalı ki "Canını yanmadı değil mi, kediciğim" diye sormuştu. Ben de fırsattan istifade, kendimi acındırmak için üzülmüş bir ifadeyle karşılık vermiştim.

"Kıyamam meleğime!" diye beni kucağına çektiğinde de kalçamı tam o şişkinliğin üzerine yerleştirmiştim. Onun eşofmanına rağmen çıplak kalçamın yanakları arasında sertliğini hissederken, babacık saçlarımı okşuyor ve cezaların benim iyiliğim için olduğunu, cici bir kız olup her şeyi gerektiği gibi yaparsam ceza yemeyeceğimi anlatıyordu. Oysa ben böyle cezalara bayılırım, diye düşünüyordum.

Sonra beni kucağında kendi yatak odasına götürmüş, üzerimdekileri özenle çıkarmıştı. "Nihayet niyeti ortaya çıktı. Şimdi buracıkta beni çatır çatır sevecek. Ne salağım, başıma bunun gelebileceğini hiç düşünemedim, her şeyi oyun gibi algıladım. Gitti mi gider tek servetin!" diye kendi kendime söyleniyor ama üzerimdekileri çıkarmasına karşı da koymuyordum. Tam bir kurbanlık koyununu ruh hali içindeydim. Hem nasılsa bir gün istemediğim birine vereceğim servetimi babacığın alması, belki de benim ilkim olması o kadar da kötü değildi.

Tabii bu arada utangaç kız numaraları yapmaktan da geri kalmıyordum. Babacık üzerimdeki her giysiyi çıkarmaya yeltendiğinde birazcık direniyor, olmaz der gibi kıvranıyor, yapma der gibi yalvaran bakışlar atıyor ama çok da karşı çıkmıyordum. O da zaten bu hallerime hiç aldırmıyor, büyük bir ciddiyetle beni soyuyor, üzerimden her çıkardığını güzelce katlayıp kenara koyuyordu.

ÖğrenciWhere stories live. Discover now