Bölüm 21

827 4 0
                                    

Operasyonu başarıyla gerekleştirdiğimi düşünüyordum. Duşumu almış, sessizce tekrar odaya süzülmüştüm. Zaten ev çok küçük olduğu için her yer bir adım mesafedeydi. Yine de çok tedirgin olmuştum. Yabancı bir erkekle aynı evde yaşamak hiç de kolay değildi. Bugün olmazsa yarın banyoda pişti olurduk. Banyo olmazsa yatak odasına girmesi gerekirdi, beni açık saçık bir halde görürdü. Giysileri buradaydı sonuçta.

Bir an önce durumumu netleştirmem gerekiyordu. Yurt için geç kalmış olmam mümkündü. Yine de bugün başvuracaktım. Yurt parasını ödeyebilmem için de kendime bir iş bulmalıydım. Bunlar zaten hep aklımdaydı.

Hızlıca bir kahvaltı yapıp hemen okula gitmek en doğrusuydu. Üzerimi giymiş, ayak uçlarıma basarak mutfak bölümüne geçiyordum ki Haluk'un uyanmış olduğunu fark ettim. Gözleri açık sırt üstü yatıyordu ve beni görünce gülümseyerek "Günaydın güzel ev arkadaşım. Gece iyi uyuyabildin mi! Umarım çok gürültü yapıp uykunu bölmemişizdir," dedi.

Sözü gayet nazikçeydi ve taciz eden bir ton yoktu ama "kapının ardında ne yaptığımı biliyor muydu yoksa!" diye düşünüp rahatsız olmuş, bir kez daha hemen kalacak yer bulmalıyım, diye içimden geçirmiştim.

Çayı demleyip kahvaltılıkları buzdolabından çıkarırken Haluk da banyoya girmiş işini görmüştü ve salondan adamın çişinin şırıltısı bir yana kakasını edişine kadar her şeyi duymuştum. Bu da onun da benim çişimi edişimi aynen duyduğunun göstergesiydi. Duvarlar çok çok inceydi.

Haluk rahat adamdı ve banyodaki faaliyetlerini duyduğumu biliyordu. Kahvaltımızı ederken konuya girdi, "Sanıyorum sen yurda geçene kadar en doğrusu Dilara'yla benim evleri değişmemiz. Ben onlarda kalırım, o da burada kalır. Kız kıza daha rahat edersiniz. benim horlamamı da Osman salağı çeker."

Mantıklı bir teklifti. Bu düzen benim misafirliğimi bir süre daha uzatabilirdi. Yine de Dilara'ya sormak gerekiyordu.

Haluk melek gibi bir adamdı. Benim okula gideceğimi öğrenince "Seni ben götüreyim" diye teklif etmişti. Onun arabasıyla gitmiştik kampüse, akşama kadar sabredip onun dönüş saatini beklersem beni yine eve getirecekti.

Yurt için başvurular kapanmış. Ama gelmeyen, fikrini değiştiren olabilirmiş. Onun için yedek listeye yazılmalıymışım. Tüm başvurular internet üzerinden yapılıyormuş. Yani bir bilgisayar bulmam ve ondan bilgilerimi girmem gerekiyordu. Daha doğrusu öyle düşünmüştüm. Oysa elimdeki telefon son modeldi ve bir pc'den daha maharetliydi. Bunu anımsayabilmem için güzel barista Gülendam'la karşılaşmam gerekiyormuş.

Gül bugün işinin başında olduğu gibi, dün benim uğradığımı da haber almıştı iş arkadaşlarından. Adına uygun olarak yüzünde güller açarak beni karşılamış, o kendine hiç uymayan kalın sesiyle "Çok özledim seni" deyip yanağıma dostane bir öpücük kondurup hemen bir kahve sunmuştu.

Çok güzel, çok tatlı bir kızdı. Onu tanıdığım için mutluydum. Her zamanki gibi biraz fazla makyaj yapmış, kocaman gözlerini belirgin bir biçimde boyamıştı. Bal dudakları da hoş bir kırmızıya boyalıydı. Anlaşılan makyajına özeniyordu. Sürekli giydiği tişört ve buz mavisi vücuda yapışan dar kot yerine bu kez belden bollaşan pileli nar çiçeği renginde çiçek desenli bir elbise giymişti. Arkadan bakabilirseniz eteğin bolluğuna rağmen ince belini, güzel kıvrımlar yapan hafif kalkık kalçalarını fark ediyor, diz altı etek boyuna rağmen, bir tay gibi ayak bileklerine doğru daralan hafif kaslı esmer bacaklarını görebiliyordunuz. Ayaklarında yine geçen günkü sandaletler vardı ama bu kez giyimi ve sandaleti ile tamamen uyumsuz diz altı bir spor çorabı giymişti.

Yaptığı ilk iş de "Niye şimdiye dek akıl edemedik" diye söylenerek telefon numarasını vermek olmuştu. Ben de onu çaldırmıştım. "Sana danışmam gereken bir şeyler var" deyince öğle yemeği saatinde buluşmak üzere sözleşmiştik.

ÖğrenciHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin