Bölüm 12

1.4K 10 1
                                    

Büyük lokma ye, büyük konuşma, demişler. Her şey düşündüğümün tam tersi oldu. Kilitlemeyi unuttuğum kapıdan Bülent son derece kararlı bir halde, emin adımlarla girmişti. "Şırakkkk!" diye kapıyı kapamış, sonra da gözleri gözlerimde sert bir bakışla pijamasını, iç çamasırlarını çıkarıp striptease yapar gibi bir hareketle savurmuş, tamamen çıplak kalmıştı.

"Bu salak bu cesareti nerden buldu acaba?" diye düşünürken bir yandan da Bülent'i nasıl püskürtüp odadan atacağıma karar vermeye çalışıyordum. Tüm bunlar kafamdan geçerken bir yandan da karşımda çıplak duran Bülent'i baştan ayağa süzüyordum. Güzel sayılabilecek bir çocuk değildi ama hoş bir tipti. Benim sevdiğim tiplerden. İnce, uzun ve biraz narin. Çıplak hali de pek fena değildi. Mayolu görmüştüm ama tamamen soyunuk olması farklı etki yapıyordu. 

Mal varlığının büyüklüğü ise dikkati çekiciydi. İnce ama oldukça uzun bir şeyi vardı. Babacık'ınkinden sonra gördüğüm ikinci şeydi ve birbirleriyle karşılaştırmam mümkündü. Gerçi Babacık'ınkini Ela'nın meşguliyeti nedeniyle tam görememiştim ama gördüklerimi kafamda birleştirip belleğimde canladırabiliyordum. Tabii bir de külotun içinde de olsa Kaya'nınki vardı. Onu henüz tam olarak canlandıramıyordum belleğimde ama cüssesine uygun, büyük ve kalın bir şey olduğunu hayal ediyordum. Kardeş olduklarına göre, belki de Bülent'inkine benziyordu herhalde.

Bu saçma düşüncelerin hepsinin bir kaç saniyecikte kafamdan geçtiğini söylersem abartmış olmam. Zira ben bunları düşünürken Bülent bana doğru kararlı bir şekilde yürümeye başlamıştı bile.

İlk tepkim elimle de işaret ederek, sert bir sesle "Dur!" demek oldu tabii ki. Ve tabii ki hiç aldırmadı. Aramızdaki mesafenin iki adımlık olduğunu da tahmin edebilirsiniz. Koca ayaklarıyla iki adımı salisede geçivermişti.

"Bülent saçmalıyorsun!" demiştim ama sesim öyle titrek ve korkak çıkmıştı ki ben bile duysam aldırmazdım. O da aldırmadı tabii ki.

Aptalca bir korunma içgüdüsüyle sarındığım örtüyü kararlı ve sert bir hareketle çekivermişti. Sonuçta üzerimde pijama niyetine kullandığım eşofman vardı ve pek de tahrik edici olduğum söylenemezdi. Ya da ben öyle sanıyordum.

Çünkü yatakta dizlerimin üzerinde duran halimi baştan aşağı süzen Bülent seksi bir sesle "Çok güzelsin!" demişti. Bugün çok güzel olduğumu söyleyen kaçıncı kişiydi acaba?

Tabii ki bu saçma iltifata kulak asacak halim yoktu. Ama işler öyle hızlı gelişiyordu ki bir şey deyip onu durdurmam da mümkün görünmüyordu. Zaten beni dinleyecek hali de yoktu.

Tam karşımda durmuş, kocaman şeyini tutmuş. "Emmmm!" diye emir vermişti.

Ağzımla, tuttuğu şey arasında on santim bile mesafe yoktu. Burnumun ucundaydı diyebilirim yani. Pes edip istediği şeyi yapmam en akıl kârı şey olarak görünüyordu. Gözlerim yaşla dolmuş, bakışlarıma çaresizlik yerleşmişti. Kafamı olmaz diye iki yana salladım.

"Hayırrr Bülent! Biz kardeşiz!" diye adeta haykırdım.

Ve Bülent'in girişinden daha sert bir sesle "Şırrrrak!" diye kapı açılıverdi.

İkimizin de bakışları kapıya yöneldi.

Ela, her zamanki hizmetçi giysileriyle karşımızda duruyordu. Babacık'la işi bitmiş, aşağı inerken sesleri duymuş olmalıydı.

Yumuşacık, kadife gibi bir sesle "Bülentciğim, aşkım, hadi biz odamıza gidelim. Ablanı rahatsız etme, sevgilim. Hadi canım!..." dediği anda Bülent'in gevşediğini hissetmiştim. Onun gevşemesi benim de sinirlerimi gevşetmişti.

Ela olaya öyle hakimdi ki "Giysilerini almayı unutma. Uyku saatin çoktan geçti!" diyerek kapıya yönelmişti bile. Bülent de Ela'nın dediğini kuzu kuzu yapıp giysilerini toplayıp onu izlemişti.

ÖğrenciWhere stories live. Discover now