Bölüm 4

1.7K 14 1
                                    

Orkun'un yanından ayrılınca kafama annemle nasıl olup da tanışıp evlendikleri sorusu takılmıştı. O kadar zıt tiplerdi ki hiçbir şekilde uyuşmaları mümkün görünmüyordu. Hayatta hiçbir şeyi ciddiye almayan annemin yanına tam bir disiplin adamı olan Orkun hiç uymuyordu. Üstelik birlikte olmakla kalmamış, bir de evlenmişlerdi. Çok sonraları, laf arasında ninemden ilişkiyi bitirenin annem olduğunu öğrenince çok şaşırmıştım.

Gerçi ninem ters huylarda olanların daha iyi anlaştığını söyler, dedemle kendisini örnek verirdi ama onlar yüz yıl önceden kalma, görücü usulü evlenmiş bir çiftti, Örnek olarak kabul edemezdim.

Kat sessiz ve sakindi. bir iki yeri kolaçan edebilirim diye düşündüm. Nur'un çalışma odasını merak ediyordum. Daha doğrusu kendisini. Nasıl bir kadındı? Fotoğrafını bile görmemiştim. Kapısı kilitliydi. Orkun'la Nur'un yatak odalarını da görmek isterdim ama Orkun'a yakalanırım diye korktuğum için bu katta fazla kalmayıp aşağı inmeye karar verdim.

Salon boştu. Kaya ve Bülent yoktu. İlk geldiğimdeki dağınıklık da yoktu. Anlaşılan Ela her yere yetişiyordu. Salonun derli toplu hali güzeldi. Dev ekranlı televizyon, rahat koltuklar... Yekpare camlardan görünen puslu Ankara havası hoştu. Burada oturup tembellik yapmak, boş gözlerle televizyona bakmak isterdim ama Kaya'ya yakalanırım korkusuyla çok durmadım ve bir alt kata yöneldim.

Evin gerçek sahipleriyle, kahyayla, aşçıyla, diğer çalışanlarla tanışmak istiyordum. Dedikodu da, en yararlı bilgiler de onlarda olurdu. Tabii dostluk kurmayı başarabilirsen.

Bahçedeki yarı olimpik havuza sonra göz atmaya karar verip, onunla aynı büyüklükteki kapalı havuzu, havuzun hemen yanında iki basamakla çıkılan jakuziyi, havuza açılan kapısı olan küçük saunayı incelemiş, geniş yemek masası, köşede bar ve oturma grubuyla çok şık bir yer olan salona geçmiştim. Tamamen açık renkte klasik mobilya ile döşenmiş ama modern havası olan oldukça geniş ve ferah bir salondu burası. Demek akşam, yemeği burada yiyecektik. Acaba gece kıyafeti de giymek gerekir mi, diye kendime espri yapmış, kıh kıh gülmüştüm.

Kısa bir koridordan mutfağa varılıyordu. Mutfak lokantalardaki gibi donanımlı ve genişti. Ortada kocaman bir ocak, yanlarda çelik aksamlı mutfak tezgahları, çift kapılı dev iki buzdolabı, bir yanda da istersem sabahları kahvaltı edebileceğim bir yemek grubu vardı.

Aşçı tahmin ettiğim gibi erkekti ama oldukça genç görünüyordu. Yardımcısı ise tatliş, tombiş bir teyzeydi. Adile Naşit'e benziyordu ve onun gibi güleç yüzlüydü. Ana oğul gibiydiler. Harıl harıl yemek pişirdikleri için selamlaştıktan sonra benimle pek ilgilenmediler. Mutfak arka bahçeye açılıyordu. Ben de yeni demlenmiş çaydan bir bardak alıp arka bahçeye geçtim.

Kot farkından dolayı aşağıda kaldığı için küçük bahçe yüksek taş duvara bakıyordu. Yukarıdan gelenler görmesin diye, belki de sadece güneşten korunmak için üzerine tente gerilmişti. Bahçe havasına uygun bir yemek masası ve oturma grubu vardı. Anladığım kadarıyla bunlar çalışanlar içindi ve benim oraya yerleşmekte olduğumu gören Ela hemen koşmuş, "Burası değil!" diyerek, biraz da sert bir tavırla beni ön bahçeye postalamıştı.

Bülent havuzdaydı, Kaya da havuzun kenarındaki bir şezlongda yatıyordu. Pek geniş olmayan şezlongu bikinili bir genç kızla paylaşıyorlardı. Bu nedenle de aşırı samimiydiler. Başımla selam verip havuzun diğer köşesindeki gölgelikli masaya geçmiştim.

Gözüm kızda kalmıştı doğrusu. Altın rengi dalgalı uzun saçlı, yeşil gözlü, incecik, upuzun ve çiroz bir kızdı. Bu kadar ince olmasa çok daha güzel olacaktı. Belki daha büyüyünce bulurdu formunu. Şimdilik tangasının örtmediği göze görünür yerleri, memişleri, kalçası daracık ve kupkuruydu. Tek büyük şeyi kocaman ağzıydı. Dudakları ise diğer yerleri gibi incecikti. Bu nedenle güldü mü, yüzü garip bir hal alıyordu.

ÖğrenciWhere stories live. Discover now