1

32K 618 316
                                    

Madison aynaya bakarak bağırıyordu:

" Tanrı aşkına neden beni sevmiyorsun?"
Aynadaki görüntüsü ona cevap verdi.
" Kimse seni sevmek zorunda değil..." Genç kız gülümsedi.
" Haklısın."

GİRİŞ

Madison aynada lekesiz ve duru cildine baktı. Çıplak gözle tek bir gözenek bile görünmüyordu. Altın sarısı saçları her zaman bakımlı ve parlaktı. Alışılmışın dışında büyük, mavi gözleri bir maske gibi yüzüne oturmuş küstah gülümsemesine eşlik ediyordu.

"Bazen aynadaki görüntünün altında ezildiğin oluyor mu? Sanki gördüğün kişi aslında sen değilmişsin gibi. Sanki bir şeyler yanlış gibi. Bilmiyorum. Ben ara sıra böyle hissediyorum. Ve bu berbat bir his!"

Madison kendi olmadığında daha özgür hissettiğine karar vermişti. Onun görünüşü sanki ruhunu içine hapsetmiş bir kafes gibiydi. Zaman zaman başka biri gibi görünmeyi dilediği olurdu. Komodinin üstünde duran kahverengi peruğu alıp üstünkörü başına geçirdi. Derin bir iç çekip tekrar aynaya baktı. Sonra hışımla peruğu çıkarıp fırlattı. Dünya onun için kendi avucunun içinde yuvarladığı bir küreden daha fazlası değildi. Annesi ya da herhangi birinin hiçbir şekilde hayatına müdahale etmesine izin vermezdi. Cole'la tanıştığında da tam olarak böyle hissetmişti. Özgür. Belki de hiç olmadığı kadar.

"Sevgi bence uyumlu olmak demek değil. Birbirimizden çok farklıyız ve olması gereken de bu. Çünkü aşk tüm sorunların üstesinden gelir! Galiba... Yani öyle olmalı."

Cole onu değiştirmeye çalışmamıştı. Olduğu gibi kabul etmişti. En azından başlarda...Sonra işler karıştı tabi. Çünkü Cole her mantıklı insan gibi sorunlarını konuşarak çözmeye çalışan biriyken, Madison sorunlar yaratmayı severdi. Nihayetinde bu durum onları kaçınılmaz sona doğru götürdü.

Madison annesi uyuklarken gizlice evden sıvıştı. Ya da en azından Madison öyle sanıyordu. Kadın her şeyin farkındaydı ama genelde sessiz kalırdı. Bazen daha fazlasını yapmış olsaydı nelerin değişmiş olabileceğini düşünüyordu ama ona göre Madison asla şuan olduğundan farklı biri olmayacaktı. Sorunu kendinde aramayı uzun yıllar önce bırakmıştı.

Madison gizli gizli çıktığı için incecik hırkasıyla buz gibi sokakta kalakalmıştı. Eve geri dönse belki annesiyle karşılaşırdı ve bunu istemiyordu. Hava kararmıştı ve saat neredeyse gece yarısına geliyordu. O an gidip gitmemek konusunda kararsızlık yaşadı. "Neyse artık..." diye düşündü. "Evden çıktım bir kere."
Yürümeye başladı. Soğuktan uyuşan ellerini ince hırkasının cebine sokuşturmaya çalışırken cebinde küçük kağıda yazılmış bir not buldu. "YAPMA."Yazıyordu sadece büyük harflerle. Madison nota dikkatle bakınca bunun kendi el yazısı olduğunu fark etti ama ne zaman ya da ne sebeple yazdığı konusunda en ufak bir fikri yoktu. Kağıdı buruşturup geri cebine koydu ve yürümeye devam etti.

Cole'un çalıştığı bara kadar yürümüştü. Kendisi de inanamıyordu. Hazır burdayken içeri neden girmeyeyim diye düşündü ama daha sonra girmemiş olmayı dileyecekti.
"Seni şerefsiz..." diye tısladı içinden. Cole resmen başka biriyle flörtleşiyordu! Bu kadar hızlı hem de... Daha ayrılalı ne kadar olmuştu ki?! Madison sakinliğini korumaya çalışırken bar tezgahına doğru yürüdü. Cole onu görünce eli ayağına dolandı.
"Madison..." dedi hayal kırıklığıyla karışık bir neşeyle. "Geleceğini bilmiyordum."
"Ben de bugün çalıştığını." Gülümsedi.
"Evet. Son anda oldu. Haftasonu ailemi ziyarete gidiyorum o yüzden ekstra mesaiye kaldım."
Uzaktan bakınca her şey normal görünüyordu. Ama gerçek bundan birazcık daha farklıydı. Cole her ne kadar ortamı germemeye çalışsa da Madison'ın başka planları vardı.
"O kız kimdi?" Dedi pat diye. Zaten ağzına geleni hiç tutmaya çalışmazdı.
Cole gözlerini devirdi. "Sadece bir müşteri. "
"Ben de sadece bir müşteriydim. Hatırlasana."
Cole hatırlıyordu. Her şeyi çok iyi hatırlıyordu. Ve muhtemelen sonsuza kadar da hatırlayacaktı.
"Umarım buraya kaos yaratmaya gelmemişsindir Mads. Sana defalarca söyledim. Arkadaş kalabiliriz ama böyle davrandığın sürece olmayacak."

PerukWhere stories live. Discover now