6

4.2K 185 67
                                    

"Kim?"

Colton sadece "Kim?" diyebilmişti. Sonuçta kim olduğunun ne önemi vardı.

Neden?

Nasıl?

Saniyeler içinde kafası binlerce soru işaretiyle doldu. Öyle boş boş Madison'a bakıyordu. Kızın buz gibi olan ellerine uzandı.

"Kim yaptı Madison? Bana söyleyebilirsin." Bakışları sevgi dolu ve tatlıydı. Sadece yardımcı olmak istiyor gibi bir hali vardı.

"Bunu sana söyleyemem..." Dedi Madison ama titreyen sesi onu ele veriyordu. 

"Bak o tehlikeli biri ve yapabileceği şeyler beni korkutuyor. Onu kontrol altına aldım sanmıştım ama yanılmışım! Bunca zaman beni kontrol eden oymuş!"

Gözlerinden bir kaç damla yaş döküldü. Ama üzgün değil sinirliydi. Ağzından daha fazlasını kaçırmamak için apar topar Colton'ın yanından ayrıldı. 

Colton, Cole'un kız hakkında söylediklerini aklına getirdi. Dengesiz ve çocukça hareketleri olduğundan biraz bahsetmişti. Belki de kız Cole'un ölümüyle bu şekilde, hikayeler uydurarak, başa çıkıyordu. Ama aynı zamanda onun deli bir ruh hastası olduğunu da söylemişti. Hem Madison Cole'un ölüm haberini nasıl almıştı ki? Polis kadın henüz ailesinden başka kimseye bilgi vermediklerini söylemişti.

Colton kaldığı otele doğru yürürken Cole'un telefonunu tekrar eline aldı. Rehberde Madison'ın numarasını buldu. Şüphesiz onu aramak istemiyordu ama yapabileceği fazla bir şey yoktu. 

Madison yatağında uzanmış  yaptığı salaklığı düşünüyordu. "Tabi ki çocuğa öyle şeyler söylemek istemedim! Bu benim suçum değil ki! Hayır... Biliyorum. Bir an ağzımdan çıkıverdi işte. Çocuk resmen beni köşeye sıkıştırmıştı!"

Telefon ekranında arayan kişinin Cole olduğunu görünce eli ayağına dolandı. Telefon titreye titreye masadan düşmek üzereydi. Madison son anda telefonu yakaladı.

"Cole!" 

İsmi coşkuyla haykırmıştı.

"Ölmediğini biliyordum!"

Colton telefonun öbür ucunda kendine bir fiske attı. 

"Hey üzgünüm... Ben Cole değilim." 

Madison kendini aptal gibi hissediyordu. Cole tabi ki ölüydü. Onun cesedini görmüştü.

"Efendim?" Dedi. Belli ki sinirliydi. Colton derin bir nefes aldı.

"Söylediklerin hakkında konuşmamız gerektiğini düşünmüyor musun?Yani bunları söyledikten sonra bir anda kalkıp gidemezsin. Bir şeyler biliyorsan polise gitmemiz gerekir. Bilmiyorsan da beni oyalama lütfen. Yeterince şeyle uğraşıyorum burada. "

"Beni rahatsız etmeye başlıyorsun." Dedi Madison. Kendinden emin gibi konuşmak için çok uğraşmıştı çünkü korkuyordu. Colton bu kadar sert bir tepki beklemiyordu. Belki Madison'ı rahatsız etmişti ama sadece birazcık. Madison'ın olayları abartmayı sevdiğini biliyordu.

"Özür dilerim. Sadece... Ne diyeceğimi bilmiyorum gerçekten. Bunun benim için ne kadar zor olduğunu anlayabiliyor musun? Madison... O benim ağabeyimdi. "

"Tamam. Neyse. Bana duygu sömürüsü yapmana gerek yok. Bak onu kimin öldürdüğünü bilmiyorum sadece korktum ve korktuğum zaman saçma şeyler söylerim."

"Neyden korkuyorsun ki?" dedi Colton. "Ah! Bugün neyim var böyle..." diye düşündü Madison. Sürekli hata yapıyordu. 

"Bak sorguya çekmen gereken insan ben değilim. Biz haftalardır ayrıyız. Hatta yeni biriyle görüşüyordu. Bana bardaki çocuklardan biri söyledi. İstersen akşam oraya gideriz ve sen de biraz rahatlarsın." Her şeyi tek nefese sığdırmıştı. Derin bir nefes aldı. 

PerukHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin